Turkish Vocabulary
Click on letter: GT-Google Translate; GD-Google Define; H-Collins; L-Longman; M-Macmillan; O-Oxford; © or C-Cambridge

GT GD C H L M O
a

GT GD C H L M O
able /ˈeɪ.bl̩/ = ADJECTIVE: yetenekli, yapabilen, gücü yeten, beceri gerektiren, -ebilen; USER: yetenekli, mümkün, edebiliyoruz, edebilmek, güçlü, güçlü

GT GD C H L M O
about /əˈbaʊt/ = PREPOSITION: hakkında, ilgili, konusunda, dair, etrafında, üstünde, orada burada; ADVERB: yaklaşık, takriben, etrafına, hemen hemen, aşağı yukarı, aksi yöne; USER: hakkında, ilgili, yaklaşık, ile ilgili, konusunda, konusunda

GT GD C H L M O
acceleration /əkˌsel.əˈreɪ.ʃən/ = NOUN: hızlanma, ivme, hızlandırma, süratlenme; USER: hızlanma, ivme, hızlandırma, ivmesi, ivmelenme

GT GD C H L M O
access /ˈæk.ses/ = NOUN: giriş, erişme, ulaşma, geçit, kullanım, yaklaşma, hastalık nöbeti; VERB: bağlamak; USER: giriş, erişme, erişmek, erişim, erişebilirsiniz

GT GD C H L M O
accessible /əkˈses.ə.bl̩/ = ADJECTIVE: ulaşılabilir, girilebilir, bulunur, kandırılabilir, elde edilebilir, etkilenebilir; USER: ulaşılabilir, erişilebilir, sandalye, erişilebilen, sandalye kullanılabilir

GT GD C H L M O
accessories /əkˈses.ər.i/ = NOUN: aksesuarlar; USER: aksesuarlar, aksesuarları, aksesuar, ile, aksesuar ile

GT GD C H L M O
according /əˈkôrd/ = ADVERB: göre, uygun olarak; USER: göre, uygun, uygun olarak, uyarınca

GT GD C H L M O
account /əˈkaʊnt/ = NOUN: hesap, açıklama, banka hesabı, önem, sebep, hesap verme, hesaba katma, söylenti, göz önünde tutma, yarar; VERB: açıklamak, saymak, açıklamasını yapmak, gözüyle bakmak, avlamak, yakalamak; USER: hesap, hesabı, hesabını, hesabınıza, hesabına

GT GD C H L M O
achieve /əˈtʃiːv/ /əˈtʃiːv/ = VERB: ulaşmak, elde etmek, başarmak, gerçekleştirmek, erişmek, kazanmak, meydana getirmek; USER: ulaşmak, elde, elde etmek, sağlamak, başarmak

GT GD C H L M O
across /əˈkrɒs/ = PREPOSITION: karşısında, içinden, üstünden, öbür tarafında, ortasından; ADVERB: karşıya, karşıdan karşıya, çapraz, genişliğinde; USER: karşısında, arasında, genelinde, boyunca, çapında

GT GD C H L M O
active /ˈæk.tɪv/ = ADJECTIVE: aktif, etkin, faal, etken, hareketli, canlı, çalışan, işleyen, enerjik, üretken, çalışkan, kıvrak; USER: aktif, etkin, aktif bir, faaliyet, etkin bir, etkin bir

GT GD C H L M O
adapted /əˈdæpt/ = ADJECTIVE: uyarlanmış, adapte edilmiş; USER: uyarlanmış, adapte, uyarlanmıştır, uyum, uyarlanan

GT GD C H L M O
adapts /əˈdæpt/ = VERB: uyarlamak, uymak, uydurmak, adapte etmek, alıntı yapmak, aktarmak; USER: uyum sağlar, uyum, adapte, uyarlar, adapte olur

GT GD C H L M O
advantage /ədˈvɑːn.tɪdʒ/ = NOUN: avantaj, üstünlük, fayda, çıkar, menfaat; USER: avantaj, avantajı, olanaklar, yararlanmak

GT GD C H L M O
advice /ədˈvaɪs/ = NOUN: tavsiye, danışma, öğüt, nasihat, fikir, akıl, uyarı; USER: tavsiye, öneriler, öneriler sağlar, danışma, tavsiyesi

GT GD C H L M O
air /eər/ = NOUN: hava, yayın, gökyüzü, tavır, esinti, nağme, fiyaka, hafif rüzgâr; ADJECTIVE: hava; VERB: havalandırmak, kurutmak, güneşe sermek; USER: hava, uçak, pnömatik, air, havada

GT GD C H L M O
airborne /ˈeə.bɔːn/ = ADJECTIVE: hava indirme, uçuşan, havalanmış, havayla gelen, havadan nakledilen, uçakla taşınan; USER: hava indirme, hava, havadan, havadaki, havada

GT GD C H L M O
all /ɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, bütün, her, hep; NOUN: hepsi, herkes; ADVERB: hepsi, tamamen, hep; PRONOUN: hepsi, herkes, her şey; USER: tüm, bütün, her, All, tamamını, tamamını

GT GD C H L M O
allergen /ˈæl.ə.dʒən/ = USER: alerjen, alerjene, alerjenle, alerji, alerjeni,

GT GD C H L M O
allows /əˈlaʊ/ = VERB: izin vermek, vermek, bırakmak, ayırmak, imkân vermek, hesaba katmak, itiraf etmek, kabul etmek, koyvermek, göz önüne almak, düşünmek, fikrinde olmak, indirim yapmak; USER: sağlar, izin verir, olanak sağlar, fiyatları karşılaştırın, sağlayan

GT GD C H L M O
also /ˈɔːl.səʊ/ = ADVERB: da, de, ayrıca, hem de, hem, keza, dahi, üstelik; USER: da, ayrıca, de, aynı zamanda, zamanda, zamanda

GT GD C H L M O
alternate /ˈɒl.tə.neɪt/ = ADJECTIVE: alternatif, değişimli, birbirini izleyen, birbiri ardından gelen; NOUN: vekil, muavin; VERB: birbirini izlemek, birbirini takip etmek, değişimli olarak yapmak, sıra ile yapmak, değiştirmek, değişmek; USER: alternatif, diğer, alternatif bir, yedek, değişimli

GT GD C H L M O
always /ˈɔːl.weɪz/ = ADVERB: her zaman, daima, hep, defalarca, boyuna, tekrar tekrar; USER: her zaman, zaman, her, daima, hep, hep

GT GD C H L M O
an

GT GD C H L M O
and /ænd/ = CONJUNCTION: ve, ile, de; USER: ve, ile, ile

GT GD C H L M O
answer /ˈɑːn.sər/ = NOUN: cevap, yanıt, karşılık, çözüm, tepki, misilleme; VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılamak, bakmak, uymak, karşılık vermek, kefil olmak, yetmek, yerine getirmek, tanıma uymak; USER: cevap, answer, cevaplamak, yanıt, yanıtlamak

GT GD C H L M O
any /ˈen.i/ = ADJECTIVE: herhangi, her, hiçbir, hiç, daha, biraz; ADVERB: hiç, daha, biraz; PRONOUN: herhangi biri, biri, her ne; USER: herhangi, herhangi bir, hiçbir, bir, her, her

GT GD C H L M O
app /æp/ = USER: uygulaması, app, uygulama, uygulamayı, uygulamasını

GT GD C H L M O
applications /ˌæp.lɪˈkeɪ.ʃən/ = NOUN: uygulama, başvuru, kullanım, dilekçe, tatbik, başvuru formu, talep, başvurma, sürme, özen, dikkat; USER: uygulamaları, uygulamalar, uygulama, uygulamaların, uygulamalarda

GT GD C H L M O
apps /æp/ = USER: uygulamaları, uygulamalar, apps, uygulama, fazlası

GT GD C H L M O
are /ɑːr/ = NOUN: ar; USER: olan, vardır, bulunmaktadır, olup, olarak, olarak

GT GD C H L M O
area /ˈeə.ri.ə/ = NOUN: alan, bölge, yüzölçümü, bodrum girişi, harekât bölgesi; USER: alan, alanı, alanında, alanda, area

GT GD C H L M O
as /əz/ = ADVERB: olarak, gibi, kadar, iken; PRONOUN: gibi; CONJUNCTION: olduğu gibi, ki, iken, rağmen, karşın, madem, mademki, -diği gibi, -irken; USER: olarak, gibi, kadar, yanı, şekilde, şekilde

GT GD C H L M O
assessment /əˈses.mənt/ = NOUN: değerlendirme, vergi, vergilendirme, belirlenen değer; USER: değerlendirme, değerlendirmesi, değerlendirilmesi, Ölçme ve değerlendirme, değerlendirmesini

GT GD C H L M O
assistance /əˈsɪs.təns/ = NOUN: yardım, destek; USER: yardım, yardımı, destek, hizmetleri, asistanlığı

GT GD C H L M O
at /ət/ = PREPOSITION: -de, -da, -ye, -ya, -e, -a; NOUN: savaşçı, asker, eyt; USER: de, az, at, okuyun, azından, azından

GT GD C H L M O
audio /ˈɔː.di.əʊ/ = ADJECTIVE: ses, işitsel, işitme; USER: ses, Audio, sesli, Görsel, müzik

GT GD C H L M O
automatically /ˌɔː.təˈmæt.ɪ.kəl.i/ = ADVERB: otomatik olarak, kendiliğinden, otomatikman, kendi kendine, istemsiz olarak; USER: otomatik olarak, otomatik, kendiliğinden, otomatikman, otomatikman

GT GD C H L M O
available /əˈveɪ.lə.bl̩/ = ADJECTIVE: mevcut, geçerli, hazır, müsait, var, eldeki, kullanışlı, işe yarar; USER: mevcut, mevcuttur, kullanılabilir, uygun, geçerli, geçerli

GT GD C H L M O
bacteria /bækˈtɪə.ri.ə/ = NOUN: bakteri; USER: bakteri, bakteriler, bakterilerin, bakterileri, bakterilere

GT GD C H L M O
balance /ˈbæl.əns/ = VERB: dengelemek, dengelenmek, dengede tutmak, dengeli olmak; NOUN: denge, bakiye, bilanço, balans, terazi, kalan, denklik, uyum; USER: dengelemek, denge, dengesi, dengelemeye, dengesini

GT GD C H L M O
based /-beɪst/ = ADJECTIVE: merkezli, kurulmuş, bulunan, yerleşik, dayanmış, tesis edilmiş; USER: merkezli, göre, dayalı, esas, temel

GT GD C H L M O
battery /ˈbæt.ər.i/ = NOUN: pil, batarya, akü, seri, dizi, takım, kötü muamele, vuruş, atıcı, borda topları, vurmalı çalgılar, tavuk kafesleri dizisi; USER: pil, batarya, akü, pili, pilin

GT GD C H L M O
be /biː/ = VERB: olmak, var olmak, bulunmak, tutmak, durmak, mal olmak, anlamına gelmek; USER: olmak, olabilir, olması, olarak, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
been /biːn/ = USER: olmuştur, oldu, mu, olan, olarak, olarak

GT GD C H L M O
being /ˈbiː.ɪŋ/ = NOUN: varlık, olma, varoluş, yaradılış, yapı; USER: olma, varlık, olmak, olan, olmanın, olmanın

GT GD C H L M O
best /best/ = ADJECTIVE: en iyi, birinci sınıf; ADVERB: en, en çok, en iyi şekilde; VERB: yenmek, geçmek, alt etmek; USER: en iyi, en, iyi, bölgesindeki en iyi, en çok, en çok

GT GD C H L M O
better /ˈbet.ər/ = ADJECTIVE: daha iyi, daha güzel; ADVERB: daha iyi, daha iyi şekilde, iyisimi; VERB: iyileştirmek, daha iyi yapmak, geliştirmek, düzeltmek, geçmek; NOUN: daha iyisi, üstün kimse; USER: daha iyi, iyi, daha, daha iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
between /bɪˈtwiːn/ = PREPOSITION: arasında, aralarında; ADVERB: arasına, arada, ortasında, araya, ortaya, ortada; USER: arasında, arasındaki, arası, ile, tarihleri arasında, tarihleri arasında

GT GD C H L M O
blocked /blɒk/ = ADJECTIVE: tıkalı, bloke edilmiş; USER: tıkalı, bloke edilmiş, bloke, engellenen, engellenir

GT GD C H L M O
bluetooth /ˈbluː.tuːθ/ = NOUN: üfleyici, körük, vantilatör, havalandırma, telefon

GT GD C H L M O
boasts /bəʊst/ = NOUN: övünme, iftihar, övünç, övünç kaynağı; USER: sahiptir, sahip, bulunuyor, bulunmaktadır, sunmaktadır

GT GD C H L M O
book /bʊk/ = NOUN: kitap, defter, liste, senaryo, libretto, opera metni; VERB: ayırtmak, rezervasyon yapmak, ayırmak, kaydetmek, deftere işlemek, yer ayırmak, tutmak; USER: kitap, kitabı, defter, kitabın, defteri, defteri

GT GD C H L M O
both /bəʊθ/ = ADJECTIVE: ikisi de, her ikisi de; USER: her ikisi de, ikisi de, hem, iki, her iki

GT GD C H L M O
braking /breɪk/ = NOUN: frenleme; USER: frenleme, fren, freni

GT GD C H L M O
bulletins /ˈbʊl.ə.tɪn/ = NOUN: bülten, duyuru, bildiri, dergi, haber bülteni; USER: bültenleri, bültenler, bültenlerinin, bülten, bültenlerle

GT GD C H L M O
burning /ˈbɜː.nɪŋ/ = ADJECTIVE: yanan, yakıcı, ateşli, hararetli, şiddetli, ivedi; USER: yanan, yanma, yakma, yazma, yakıcı

GT GD C H L M O
by /baɪ/ = PREPOSITION: tarafından, göre, ile, yoluyla, kadar, vasıtasıyla, yanında, kenarında, başında, yanından, yakınında, yakınından, yolundan; ADVERB: yakın, geçecek biçimde, geçişli biçimde, bir kenara; USER: tarafından, göre, ile, by, edenler tarafından

GT GD C H L M O
calculate /ˈkæl.kjʊ.leɪt/ = VERB: hesaplamak, saymak, hesap etmek, tasarlamak, planlamak, güvenmek, hesap yapmak, ihtimal vermek, tahmin etmek, ölçüp biçmek, düşünüp taşınmak, bel bağlamak; USER: hesaplamak, hesapla, hesaplar, hesaplanması, hesaplayabilirsiniz

GT GD C H L M O
call /kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret, ses, ihtiyaç, ziyaret etme, telefonda konuşma, ötüş; VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek, davet etmek, telefon etmek, bağırmak, uyandırmak, ziyaret etmek, lakap takmak, telefonda konuşmak, dava açmak, farzetmek; USER: çağrı, aramak, now, call now, şöyle çağırır

GT GD C H L M O
calling /ˈkɔː.lɪŋ/ = NOUN: çağrı, davet, seslenme, meslek, iş, görev aşkı, telefon etme; USER: çağrı, arama, çağırarak, çağıran, arayarak

GT GD C H L M O
calls /kɔːl/ = NOUN: çağrı, davet, çağırma, seslenme, ziyaret; VERB: aramak, çağırmak, seslenmek, demek, adlandırmak, çağrıda bulunmak, söylemek; USER: çağrı, aramalar, arama, çağrıları, aramaları

GT GD C H L M O
can /kæn/ = NOUN: kutu, teneke kutu, konserve kutusu, hela, hapishane, kaba et, teneke kutudaki içecek; VERB: yapabilmek, edebilmek, olabilmek, kovmak, konservesini yapmak; USER: kutu, olabilir, yapabilirsiniz, can, olabildiğince, olabildiğince

GT GD C H L M O
car /kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü; USER: araba, arabayı, araç, el araba, otomobil

GT GD C H L M O
care /keər/ = NOUN: bakım, dikkat, özen, ilgi, itina, kaygı, endişe, merak, himaye, aldırış; VERB: ilgilenmek, özen göstermek; USER: bakım, umurumda, bakımı, önem, dikkat

GT GD C H L M O
cars /kɑːr/ = NOUN: araba, otomobil, kabin, vagon, yolcu bölümü; USER: araba, el araba, el, arabalar, el aramayı

GT GD C H L M O
catalogue /ˈkæt.əl.ɒɡ/ = NOUN: katalog, katalog, fihrist, fihrist, kütüphane kitap listesi, ardarda olaylar dizisi, kütüphane kitap listesi, ardarda olaylar dizisi, olaylar dizisi, olaylar dizisi; USER: katalog, katalogu, kataloğu, kataloğumuza, kataloğunu

GT GD C H L M O
cell /sel/ = NOUN: hücre, pil, göz, petek gözü, oda, toplumdan kaçan kimsenin kapandığı evi; USER: hücre, cep, hücreli, hücresi, hücrenin

GT GD C H L M O
centre /ˈsen.tər/ = NOUN: merkez, merkez, merkez, merkez, orta, orta, orta, orta, odak, odak; VERB: ortalamak, ortalamak; USER: merkez, merkezi, Center, merkezine, merkezinde, merkezinde

GT GD C H L M O
changes /tʃeɪndʒ/ = VERB: değiştirmek, değişmek, bozdurmak, bozmak, dönüşmek; NOUN: değişiklik, değişim, üstü, bozuk para, yenilik, para üstü, borsa; USER: değişiklikler, değişiklikleri, değişiklik, değişikliği, değişikliklerin

GT GD C H L M O
children /ˈtʃɪl.drən/ = NOUN: çocuk, evlat, küçük, velet, ürün; USER: çocuklar, çocuk, çocuklu, çocukların, çocuklar var, çocuklar var

GT GD C H L M O
choose /tʃuːz/ = VERB: seçmek, tercih etmek, istemek, ayırmak, yeğlemek, üstün tutmak; USER: seçmek, seçin, seçim, tercih, seçebilirsiniz

GT GD C H L M O
chose /tʃəʊz/ = NOUN: şey, mal, şahsi eşya; USER: seçti, seçtik, seçtim, tercih, seçtiğiniz

GT GD C H L M O
chosen /ˈtʃəʊ.zən/ = ADJECTIVE: seçilmiş, seçilmiş olan, cennetlik; USER: seçilmiş, seçilen, seçtiğiniz, tercih, taktiğiyle

GT GD C H L M O
clean /kliːn/ = ADJECTIVE: temiz, saf, arı, pak, kusursuz, ak; VERB: temizlemek, arındırmak, boşaltmak; ADVERB: tamamen, iyice, temiz olarak; USER: temiz, temizlemek, temizleyin, temizlenmesi, temizleme

GT GD C H L M O
cloud /klaʊd/ = NOUN: bulut, küme, gölge, bulanıklık, sürü; VERB: bulutla kaplamak, bulutlanmak, bulanıklaşmak, karartmak, örtmek, gölgelemek, lekelemek; USER: bulut, Cloud, bulutu, bulutlar, bulutun

GT GD C H L M O
coaching /kəʊtʃ/ = NOUN: antrenörlük, özel ders, araba ile gezme; USER: antrenörlük, koçluk, antrenörlüğü, koçluğu, coaching

GT GD C H L M O
collects /kəˈlekt/ = VERB: toplamak, almak, biriktirmek, derlemek, toparlamak, tahsil etmek, toplanmak, koleksiyon yapmak, birikmek, bir araya getirmek, uğrayıp almak; NOUN: ayinlerde okunan kısa dua; USER: toplar, toplayan, topladığı, toplamaktadır, topluyor

GT GD C H L M O
comfort /ˈkʌm.fət/ = NOUN: konfor, teselli, rahat, rahatlık, huzur, refah, avuntu; VERB: rahatlatmak, rahat ettirmek, teselli etmek, avutmak, yatıştırmak; USER: konfor, konforu, rahatlık, rahat, rahatlığı

GT GD C H L M O
community /kəˈmjuː.nə.ti/ = NOUN: topluluk, cemaat, cemiyet, ortaklık, müşterek tasarruf, ortak yön, benzerlik; USER: topluluk, Topluluğumuzdan yorumlar, Topluluğu, yorumu, toplum

GT GD C H L M O
complete /kəmˈpliːt/ = VERB: tamamlamak, doldurmak, bitirmek, uygulamak, yerine getirmek; ADJECTIVE: tam, eksiksiz, tamamlanmış, tamam, tamamı, bütün, iyice, mükemmel; USER: tamamlamak, tam, tamamlayın, tamamlanması, listeye, listeye

GT GD C H L M O
compromising /ˈkɒm.prə.maɪ.zɪŋ/ = VERB: uzlaşmak, uzlaştırmak, anlaşmak, gölge düşürmek, riske atmak, ara bulmak; USER: ödün, taviz, tehlikeye

GT GD C H L M O
conditioning /kənˈdɪʃ.ən/ = VERB: şart koşmak, koşullandırmak, belirlemek, şarta bağlamak, alıştırmak, eğitmek, forma sokmak, denemek, ikmale bırakmak, programlamak; USER: Klima, conditioning, condition, masası, havalandırma

GT GD C H L M O
connected /kəˈnek.tɪd/ = ADJECTIVE: bağlı, ilgili, ilişkili, birleşik, bitişik, akraba, yakın; USER: bağlı, bağlantılı, bağlanabilir, bağlanmış, bağlandığında

GT GD C H L M O
connections /kəˈnek.ʃən/ = NOUN: bağlantı, bağ, ilişki, irtibat, bağıntı, aktarma, alâka, alışveriş, ilgilenme, akrabalık, yakın, akraba, dost, uyuşturucu satıcısı, ilgi, yakınlık; USER: bağlantıları, bağlantı, bağlantılar, bağlantılarını, bağlantısı

GT GD C H L M O
console /kənˈsəʊl/ = NOUN: konsol, raf, klavye, kumanda paneli, masa; VERB: avutmak, teselli etmek, avunmak; USER: konsol, teselli, konsolu, konsola, console

GT GD C H L M O
consumption /kənˈsʌmp.ʃən/ = NOUN: tüketim, harcama, verem, bitirme, tüberküloz; USER: tüketim, tüketimi, tüketimini, tüketiminin, tüketimine

GT GD C H L M O
contact /ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı; VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak; USER: temas, irtibata, başvurun, iletişime, iletişim

GT GD C H L M O
contacts /ˈkɒn.tækt/ = NOUN: temas, bağlantı, ilişki, dokunma, tanıdık, portör, taşıyıcı; VERB: irtibat kurmak, temasa geçmek, görüşmek, ilişki kurmak, temas etmek, dokunmak; USER: kişiler, rehber, kişi, kişileri, iletişim bilgileri

GT GD C H L M O
content /kənˈtent/ = NOUN: içerik, kapsam, içindekiler, tatmin, memnuniyet, anlam, öz, içerik miktarı, hoşnutluk; ADJECTIVE: memnun, hoşnut, razı; USER: içerik, içeriği, içeriğe, içeriğini, içeriğin

GT GD C H L M O
continues /kənˈtɪn.juː/ = USER: devam ediyor, devam, devam etmektedir, devam eder, ediyor

GT GD C H L M O
control /kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk; VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek; USER: kontrol, kontrolü, denetlemek, kontrol etmek, kumanda

GT GD C H L M O
controlled /kənˈtrōl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk; VERB: denetlemek, kontrol etmek, hakim olmak, idare etmek, işletmek; USER: kontrol, kontrollü, sahip, kontrol edilen, sahip olan

GT GD C H L M O
controls /kənˈtrəʊl/ = NOUN: kontrol, denetim, hakimiyet, idare, güç, otorite, sorumluluk; USER: kontroller, kontrolleri, kontrol, denetimleri, denetimler

GT GD C H L M O
convenience /kənˈviː.ni.əns/ = NOUN: kolaylık, uygunluk, elverişlilik, yarar, tuvalet, kazanç, müsait oluş, hayatı kolaylaştıran şey; USER: kolaylık, kolaylık sağlamak, rahatlık, rahatlığı, kolaylığı

GT GD C H L M O
coyote /ˈkīˌōt,kīˈōdē/ = NOUN: çakal, kır kurdu; USER: çakal, coyote, kır kurdu,

GT GD C H L M O
criteria /krīˈti(ə)rēən/ = NOUN: kriter, ölçüt, kıstas, ayırıcı özellik; USER: kriterleri, kriterler, kriterlere, kriterlerine, kriterlerini

GT GD C H L M O
currently /ˈkʌr.ənt/ = ADVERB: şu anda, halen, bu günlerde; USER: şu anda, anda, henüz, şu, halen

GT GD C H L M O
definition /ˌdef.ɪˈnɪʃ.ən/ = NOUN: tanım, tanımlama, tarif, açıklama, belirleme, belirtme, seçiklik, kesinleştirme; USER: tanım, tanımı, çözünürlüklü, tanımlı, tanımını

GT GD C H L M O
design /dɪˈzaɪn/ = NOUN: dizayn, proje, model, tasarı, plan, taslak, amaç, komplo, niyet; VERB: tasarlamak, dizayn etmek, kastetmek, modelini çizmek, planlamak, komplo kurmak, stilize etmek; USER: dizayn, tasarım, tasarımı, tasarlamak, tasarıma

GT GD C H L M O
designed /dɪˈzaɪn/ = ADJECTIVE: tasarlanmış, planlanmış, tarafından tasarlandı, kasıtlı; USER: tasarlanmış, tasarlanmıştır, dizayn, tasarlanan, olarak tasarlanmış

GT GD C H L M O
destination /ˌdes.tɪˈneɪ.ʃən/ = NOUN: hedef, varış yeri, istikamet, gidilecek yer, nereye, amaç; USER: hedef, Gidilecek Yer, Gidilecek, varış, yer

GT GD C H L M O
detail /ˈdiː.teɪl/ = NOUN: detaylar, detay, ayrıntı, ayrıntısıyla uğraşma, ayrıntılı plân, özel göreve verme; VERB: detayına girmek, ayrıntılı anlatmak, özel göreve vermek; USER: detay, ayrıntı, detaylar, ayrıntılı, detaylı

GT GD C H L M O
detects /dɪˈtekt/ = VERB: belirlemek, ortaya çıkarmak, farketmek, sezmek, keşfetmek; USER: algılar, tespit, algıladığında, algılarsa, tespit eder

GT GD C H L M O
different /ˈdɪf.ər.ənt/ = ADJECTIVE: farklı, değişik, çeşitli, başka, diğer; USER: farklı, farklı bir, değişik, farklıdır, çeşitli, çeşitli

GT GD C H L M O
diffuser /diˈfyo͞ozər/ = USER: difüzör, difüzörü, dağıtıcı, diffuser,

GT GD C H L M O
digital /ˈdɪdʒ.ɪ.təl/ = ADJECTIVE: dijital, sayısal, parmakla yapılan, parmağa ait; NOUN: tuş; USER: dijital, Digital, sayısal, dijital fotoğraf

GT GD C H L M O
direct /daɪˈrekt/ = ADJECTIVE: direkt, doğru, dolaysız, doğrudan doğruya, kestirme, açık, dürüst; VERB: yönlendirmek, yönetmek, yöneltmek, idare etmek, emretmek; USER: doğrudan, yönlendirmek, direkt, yönlendirebilirsiniz, yönlendirecektir

GT GD C H L M O
discover /dɪˈskʌv.ər/ = VERB: keşfetmek, bulmak, anlamak, ortaya çıkarmak, farketmek; USER: keşfetmek, keşfedeceksiniz, şehrinde, şehrini keşfetmek, bulmak

GT GD C H L M O
distract /dɪˈstrækt/ = VERB: dikkatini dağıtmak, şaşırtmak, avutmak, aklını karıştırmak, rahatsız etmek, delirtmek, başka tarafa çekmek; USER: dikkatini dağıtmak, rahatsız, dikkatini, dağıtmak, dikkatini dağıtabilir

GT GD C H L M O
does /dʌz/ = VERB: yapmak, etmek, dolandırmak, uymak, temizlemek, ilgilenmek, neden olmak, rolünü üstlenmek, ayağını kaydırmak, tamamlamak, meydana getirmek, düzenlemek; USER: yok, yapar, yaptığı, mu, mi, mi

GT GD C H L M O
down /daʊn/ = ADVERB: aşağı, aşağıya, aşağıda, altına, altında, azalarak; PREPOSITION: aşağısında, aşağıya doğru, boyunca; ADJECTIVE: aşağıya doğru; VERB: indirmek; NOUN: kuştüyü; USER: aşağı, aşağıya, basılı, down, aşağı doğru

GT GD C H L M O
download /ˌdaʊnˈləʊd/ = USER: indir, indirmek, indirebilirsiniz, indirmenize, indirilmesine

GT GD C H L M O
driver /ˈdraɪ.vər/ = NOUN: sürücü, şoför, makinist, arabacı, sert yönetici, golfte ağaç sopa, hayvan güden kimse; USER: sürücü, sürücüsü, sürücüsünü, driver, sürücünün

GT GD C H L M O
driving /ˈdraɪ.vɪŋ/ = ADJECTIVE: sürücü, araba kullanma, şoför, harekete geçiren, enerjik, hareket ettirici, canlı; NOUN: sürme, sevk, kullanma, araba gezintisi; USER: sürücü, sürüş, itici, araç, araba

GT GD C H L M O
dual /ˈdjuː.əl/ = ADJECTIVE: çift, ikili, iki; USER: çift, ikili, Dual, iki, çifte

GT GD C H L M O
e /iː/ = ABBREVIATION: zayıf not, mi

GT GD C H L M O
early /ˈɜː.li/ = ADJECTIVE: erken, ilk, eski, başlangıç, çabuk, acele; ADVERB: erken, erkenden, önce, çabuk, ilk olarak, zamanından önce, evvel; USER: erken, ilk, başlarında, başında, erken bir, erken bir

GT GD C H L M O
easily /ˈiː.zɪ.li/ = ADVERB: kolayca, kolaylıkla, rahatça, şüphesiz, muhtemelen; USER: kolayca, kolay, kolaylıkla, kolay bir, rahatlıkla, rahatlıkla

GT GD C H L M O
easy /ˈiː.zi/ = ADJECTIVE: kolay, basit, rahat, zahmetsiz, uysal, huzurlu, zevkli, doğal, dertsiz, serbest; USER: kolay, kolaydır, kolay bir, kolayca, kullanımı kolay

GT GD C H L M O
eco /iː.kəʊ-/ = USER: eko, Eco, çevre, ekolojik, çevreye

GT GD C H L M O
economy /ɪˈkɒn.ə.mi/ = NOUN: ekonomi, iktisat, tasarruf, idare, örgüt; USER: ekonomi, ekonomisi, ekonominin, ekonomisinin, ekonomisine

GT GD C H L M O
effect /ɪˈfekt/ = NOUN: etki, efekt, sonuç, tesir, yürürlük, uygulama, verim, netice, anlam, izlenim; VERB: gerçekleştirmek, etkisi olmak; USER: etki, etkisi, etkisini, efekti, etkisinin

GT GD C H L M O
eight /eɪt/ = USER: eight-, eight, sekizli, sekiz kişilik takım; USER: sekiz, sekiz adet, sekiz adet

GT GD C H L M O
either /ˈaɪ.ðər/ = CONJUNCTION: ya da, ne de; ADJECTIVE: her iki, her bir; PRONOUN: her iki, ister, ikisinden biri, her ikisi de, ya o ya bu, birinden biri; ADVERB: ister, ne de; USER: ya da, her iki, ya, da, iki

GT GD C H L M O
electric /ɪˈlek.trɪk/ = ADJECTIVE: elektrik, elektrikli, elektro, gerilimli, heyecan verici; USER: elektrik, elektrikli, Electric, Elektro

GT GD C H L M O
email /ˈiː.meɪl/ = USER: e-posta, email, posta, posta

GT GD C H L M O
end /end/ = NOUN: son, uç, sonuç, taraf, kafa, ölüm; VERB: bitirmek, bitmek, son vermek, sona ermek, sonuçlanmak, sonuca ulaşmak; USER: son, sonunda, sonuna, sonu, uç, uç

GT GD C H L M O
engine /ˈen.dʒɪn/ = NOUN: motor, makine, lokomotif, itfaiye arabası, alet edevat; VERB: motor takmak, makine takmak; USER: motor, motoru, motorun, makine

GT GD C H L M O
enhance /ɪnˈhɑːns/ = VERB: artırmak, yükseltmek, büyütmek, abartmak; USER: artırmak, geliştirmek, arttırmak, geliştirmenize

GT GD C H L M O
enjoy /ɪnˈdʒɔɪ/ = VERB: hoşlanmak, tadını çıkarmak, zevk almak, yararlanmak, tadına varmak, sevmek, beğenmek, sahip olmak, hoşuna gitmek, haz almak; USER: tadını çıkarmak, zevk, keyfini, tadını, tadını çıkarın

GT GD C H L M O
enter /ˈen.tər/ = VERB: girmek, girmek, katılmak, yazmak, kaydetmek, giriş yapmak, sokmak, içeri girmek, kaydolmak, yazılmak, içeriye girmek, gümrük beyanında bulunmak, sahneye çıkmak; USER: girmek, girin, girmek gerçekten, girmeniz, giriniz

GT GD C H L M O
entering /ˈen.tər/ = NOUN: girme; USER: girme, girerek, giren, girerken, girdikten

GT GD C H L M O
entrepreneurs /ˌɒn.trə.prəˈnɜːr/ = NOUN: girişimci, müteahhit, eğlence düzenleyicisi; USER: girişimciler, girişimcilerin, girişimci, girişimcilere, girişimcileri

GT GD C H L M O
environment /enˈvīrənmənt,-ˈvī(ə)rn-/ = NOUN: çevre, ortam, etraf; USER: çevre, ortamı, ortam, ortamda, ortamında

GT GD C H L M O
ergonomic /ˌɜː.ɡəˈnɒm.ɪks/ = ADJECTIVE: ergonomik, hareketleri kolaylaştıran, iş yapmaya uygun; USER: ergonomik, ergonomik bir, ergonomi

GT GD C H L M O
ergonomics /ˌɜː.ɡəˈnɒm.ɪks/ = NOUN: ergonomi; USER: ergonomi, ergonomisi, ergonomik, ergonominin, ergonomiye

GT GD C H L M O
estimated /ˈes.tɪ.meɪt/ = ADJECTIVE: tahmini; USER: tahmini, tahmin, tahmin edilmektedir, tahmin edilen, yaklaşık

GT GD C H L M O
even /ˈiː.vən/ = ADVERB: bile, hatta, dahi, üstelik, tam; ADJECTIVE: çift, çift, düz, eşit, dengeli, tam, düzenli, başabaş, sakin, fit olmuş, düzleşmek, düz olmak, düzleştirmek, eşit olarak bölüştürmek, düzlemek; USER: hatta, bile, da, daha, dahi

GT GD C H L M O
everything /ˈev.ri.θɪŋ/ = PRONOUN: her şey, en önemli şey; USER: her şey, her şeyi, şeyi, her, herşeyi, herşeyi

GT GD C H L M O
example /ɪɡˈzɑːm.pl̩/ = NOUN: örnek, misal, ibret, ders; USER: örnek, Örneğin, örnekte, örneği, örneği

GT GD C H L M O
exhibition /ˌek.sɪˈbɪʃ.ən/ = NOUN: sergi, sergileme, teşhir, gösteri, burs, teşhir etme, sunma, ibraz etme; USER: sergi, sergisi, fuar, sergide, serginin

GT GD C H L M O
exterior /ɪkˈstɪə.ri.ər/ = ADJECTIVE: dış, harici, dış kaynaklı, dış ülkelerle olan; NOUN: dışarı, dış çekim, dış taraf, dış ilişkiler; USER: dış, Exterior, harici, çikili, dış Cephe

GT GD C H L M O
extras /ˈek.strə/ = NOUN: ekstra masraflar, ilave giderler; USER: ekstralar, ekstra, Donanım, ekstraları, extras

GT GD C H L M O
eyes /aɪ/ = NOUN: göz, bakış, görüş, nazar, bakış açısı, ilmik, ilik, kanı, tomurcuk; VERB: izlemek, gözetlemek, süzmek, dikkatle bakmak, kuşkuyla bakmak; USER: gözleri, gözler, göz, gözlerini, gözünde, gözünde

GT GD C H L M O
fantastic /fænˈtæs.tɪk/ = ADJECTIVE: fantastik, harika, olağanüstü, inanılmaz, şahane, hayali, gülünç, acayip, saçma, garip, çok büyük, kaçık; USER: fantastik, harika, fantastic, harika bir, muhteşem

GT GD C H L M O
favourite /ˈfeɪ.vər.ɪt/ = NOUN: favori, favori, favori, favori, gözde, gözde, gözde, gözde, sevgili, sevgili, sevgili, sevgili; ADJECTIVE: favori, favori, gözde, gözde; USER: favori, sevdiğiniz, sevdiğim, en sevdiğim, en sevdiğiniz

GT GD C H L M O
features /ˈfiː.tʃər/ = NOUN: özellik, yüz hattı, yüzün bir bölümü, asıl şey, sunuş; VERB: belirtmek, önem vermek, karakterize etmek, yayınlamak, başrolde oynatmak; USER: özellikleri, özellikler, ®, özelliklerini, özelliklere

GT GD C H L M O
feeling /ˈfiː.lɪŋ/ = NOUN: duygu, hissetme, his, dokunma, dokunma hissi, izlenim, şefkât; ADJECTIVE: duygusal, duygulu, hassas, duyarlı, canlı; USER: duygu, hissi, hissediyor, hissediyorum, hissediyorsun

GT GD C H L M O
find /faɪnd/ = VERB: bulmak, keşfetmek, rastlamak, bakmak, geçindirmek, karara varmak, sağlamak; NOUN: bulma, bulgu, keşif, buluş, bulunan şey; USER: bulmak, bulabilirsiniz, buldunuz, bulacaksınız, bulmanıza, bulmanıza

GT GD C H L M O
fingertip = NOUN: parmak ucu; USER: parmak ucu, parmak, parmak uçlarıyla

GT GD C H L M O
first /ˈfɜːst/ = ADJECTIVE: ilk, birinci, baş, başta gelen, önde gelen; ADVERB: önce, ilk olarak, öncelikle, ilk kez, başta, ilkönce; NOUN: birincilik, başlangıç, birinci gelen şey; USER: ilk, birinci, siz, önce, öncelikle, öncelikle

GT GD C H L M O
for /fɔːr/ = PREPOSITION: için, amacıyla, dolayı, uygun, göre, karşı, yönünde, doğru, yarayan, sebebiyle; CONJUNCTION: dolayı, nedeniyle, çünkü, zira; USER: için, boyunca, for, üzere, üzere

GT GD C H L M O
forecasts /ˈfɔː.kɑːst/ = NOUN: tahmin; VERB: tahmin etmek, tasarlamak; USER: tahminleri, tahmini, hava durumuları, tahminler, hava

GT GD C H L M O
free /friː/ = ADJECTIVE: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, boş, bağımsız, hür, muaf; ADVERB: ücretsiz, serbestçe; VERB: kurtarmak, serbest bırakmak; USER: ücretsiz, serbest, özgür, bedava, Free, Free

GT GD C H L M O
freshener /ˈfreʃ.ən/ = USER: spreyi, parfümü, temizleyicileri, freshener, ferahlatıcı,

GT GD C H L M O
from /frɒm/ = PREPOSITION: itibaren, -dan, -den, beri, dolayı, yüzünden, -den beri; USER: itibaren, adlı, adlı işletmeye, gelen, dan, dan

GT GD C H L M O
front /frʌnt/ = NOUN: ön, cephe, ön taraf, yüz, yüzsüzlük, alın, sima; ADJECTIVE: ön, öndeki, cüret; VERB: yönelmek, bakmak; USER: ön, önünde, önüne, önündeki, front

GT GD C H L M O
fuel /fjʊəl/ = NOUN: yakıt, benzin, yakacak; VERB: yakıt almak, yakıt sağlamak, benzin doldurmak; USER: yakıt, Yakit, yakıtı, Fuel, akaryakıt

GT GD C H L M O
fun /fʌn/ = NOUN: eğlence, alay, eğlenme, şaka; USER: eğlence, eğlenceli, eğlenceli bir, fun, eğlenmek, eğlenmek

GT GD C H L M O
future /ˈfjuː.tʃər/ = NOUN: gelecek, istikbal, gelecek zaman, gelecekte olacak şey, vadeli sözleşme; ADJECTIVE: gelecek, ilerideki, ileriki, müstakbel, vadeli; USER: gelecek, gelecekte, gelecekteki, geleceği, geleceğe

GT GD C H L M O
g /dʒiː/ = NOUN: bin, sol; ABBREVIATION: bin dolar; USER: g, gr, gram

GT GD C H L M O
games /ɡeɪm/ = NOUN: oyun, maç, av eti, av hayvanı, dolap, şaka, eğlenme, meslek; VERB: kumar oynamak; USER: oyun, oyunlar, oyunları, oyunlarını

GT GD C H L M O
gear /ɡɪər/ = NOUN: dişli, vites, donanım, takım, teçhizat, eşya, koşum takımı, alet edevat; VERB: vitese takmak, koşum takmak, vites değiştirmek, uydurmak; USER: dişli, vites, Gear, dişlisi, viteste

GT GD C H L M O
get /ɡet/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: almak, olsun, elde, alabilirsiniz, ulaşın

GT GD C H L M O
got /ɡɒt/ = VERB: almak, edinmek, olmak, elde etmek, getirmek, kazanmak, gelmek, varmak, etmek, başlamak, götürmek, yaptırmak, anlamak, ettirmek, satın almak, yapmak, ele geçirmek, öldürmek, canına okumak, idrak etmek, açığını bulmak, yalanını çıkarmak, kavramak, başına gelmek; USER: var, aldım, got, lazım, aldı

GT GD C H L M O
habits /ˈhæb.ɪt/ = NOUN: alışkanlık, huy, adet, bağımlılık, yapı, elbise, kıyafet, yaşam biçimi, kafa yapısı; USER: alışkanlıkları, alışkanlıklarını, alışkanlıklar, alışkanlığı, alışkanlıklarının

GT GD C H L M O
hands /ˌhænd.ˈzɒn/ = NOUN: eller; USER: eller, el, ellerini, elinde, elleri

GT GD C H L M O
has /hæz/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; USER: vardır, sahip, sahiptir, var, olan, olan

GT GD C H L M O
have /hæv/ = VERB: olmak, sahip olmak, yapmak, etmek, bulunmak, almak, elde etmek, zorunda olmak, kabul etmek, aldatmak, göz yummak, dolandırmak; NOUN: hile, varlıklı kimse, üçkâğıt, kumpas; USER: var, sahip, zorunda, vardır, olması, olması

GT GD C H L M O
having /hæv/ = ADJECTIVE: sahip olan, -li; USER: sahip olan, sahip, olan, zorunda, olması, olması

GT GD C H L M O
healthier /ˈhel.θi/ = USER: sağlıklı, sağlıklı bir, daha sağlıklı, sağlıklıdır

GT GD C H L M O
hear /hɪər/ = VERB: duymak, dinlemek, işitmek, öğrenmek, haber almak, kulak vermek, ifadesini almak, mektup almak, onaylamak; USER: duymak, duydum, duyuyorum, duydun, dinlemek, dinlemek

GT GD C H L M O
help /help/ = NOUN: yardım, yardımcı, imdat, çözüm, çare, hizmetçi, muavin; VERB: yardımcı olmak, yardım etmek, kurtarmak, yararı olmak, imdadına yetişmek, elinde olmak, başa çıkmak; USER: yardım, yardımcı, yardıma, yardımcı olmak

GT GD C H L M O
helps /help/ = USER: yardımcı olur, yardımcı, olur, yardımcı olan, yardım, yardım

GT GD C H L M O
high /haɪ/ = ADJECTIVE: yüksek, üst, büyük, üstün, ileri, aşırı, yüce, önemli, yukarı; ADVERB: yükseğe, yüksekte; NOUN: lise; USER: yüksek, yüksek bir, üst, high

GT GD C H L M O
homepage = USER: sayfası, anasayfa, ana, Sitesini, Anasayfam

GT GD C H L M O
how /haʊ/ = ADVERB: nasıl, ne, ne kadar, nereden, ne durumda; NOUN: yöntem, yapma yöntemi; USER: nasıl, ne, ne kadar, kadar, nasıl Yapılır, nasıl Yapılır

GT GD C H L M O
icons /ˈaɪ.kɒn/ = NOUN: ikon, azizlerin resmi, dini resim, dini heykel; USER: simgeleri, simgeler, simgelerini, ikonları, simge

GT GD C H L M O
identify /aɪˈden.tɪ.faɪ/ = VERB: belirlemek, tanımak, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, desteklemek, destek vermek; USER: belirlemek, tespit, tanımlamak, belirlenmesi, tanımak

GT GD C H L M O
if /ɪf/ = CONJUNCTION: eğer, ise, ama, keşke, fakat, -se, -sa; NOUN: şart, şüphe, belirsizlik; USER: eğer, ise, varsa, olmadığını, durumunda, durumunda

GT GD C H L M O
illustrated /ˈɪl.ə.streɪt/ = ADJECTIVE: resimli, örneklendirilmiş; USER: resimli, gösterildiği, Gösterilen, resimde gösterildiği, resimde

GT GD C H L M O
improve /ɪmˈpruːv/ = VERB: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, düzeltmek, ilerletmek, gelişmek, ilerlemek, ıslah etmek, iyileşmek, yükselmek, düzelmek; USER: geliştirmek, artırmak, iyileştirmek, geliştirmemize, geliştirmeye, geliştirmeye

GT GD C H L M O
in /ɪn/ = ADVERB: içinde; PREPOSITION: içinde, olarak, -de, -da, halinde, içine, içeri; ADJECTIVE: yerinde, iç, içeride, evde; USER: içinde, olarak, bölgesindeki, yılında, in, in

GT GD C H L M O
inch /ɪntʃ/ = NOUN: inç, az miktar; ADJECTIVE: inçlik; VERB: yavaş yavaş hareket ettirmek; USER: inç, inçlik, inch, cm

GT GD C H L M O
including /ɪnˈkluː.dɪŋ/ = PREPOSITION: dahil, kapsayan; ADJECTIVE: içeren; USER: dahil, dahil olmak üzere, dahil olmak, gibi, içeren, içeren

GT GD C H L M O
indicate /ˈɪn.dɪ.keɪt/ = VERB: belirtmek, göstermek, bildirmek, işaret etmek, çıtlatmak, gerektirmek; USER: göstermek, belirtmek, gösterir, göstermektedir, işaret

GT GD C H L M O
information /ˌɪn.fəˈmeɪ.ʃən/ = NOUN: bilgi, enformasyon, haber, danışma, bilgi edinme, istihbarat, malumat, bildirme, şikâyet, iddia; USER: bilgi, bilgileri, bilgiler, bilgilerini, bilgilerin, bilgilerin

GT GD C H L M O
innovate /ˈɪn.ə.veɪt/ = VERB: yenilik yapmak, yenilik getirmek, değişiklik yapmak; USER: yenilik yapmak, yenilik, yeniliklerine, yenilikler, inovasyon

GT GD C H L M O
innovation /ˌɪn.əˈveɪ.ʃən/ = NOUN: yenilik, buluş, icat, değişiklik; USER: yenilik, inovasyon, yenilikçilik, yeniliği, yenilikçi

GT GD C H L M O
inspiration /ˌɪn.spɪˈreɪ.ʃən/ = NOUN: ilham, esin, fikir, telkin, nefes alma, vahiy; USER: ilham, ilham kaynağı, esin, inspirasyon, esin kaynağı

GT GD C H L M O
install /ɪnˈstɔːl/ = VERB: kurmak, yerleştirmek, monte etmek, atamak; USER: kurmak, yüklemek, yükleyin, yüklemeniz, yükleme

GT GD C H L M O
installed /ɪnˈstɔːl/ = VERB: kurmak, yerleştirmek, monte etmek, atamak; USER: yüklü, kurulu, monte, yüklenmiş, yüklenir

GT GD C H L M O
instantly /ˈɪn.stənt.li/ = ADVERB: anında, hemen, derhal, hemencecik; USER: anında, hemen, anlık, derhal

GT GD C H L M O
integrated /ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = ADJECTIVE: entegre, birleşik, bütünlemiş, karma; USER: entegre, tümleşik, entegre edilmiş, entegre edilmiştir, bütünleşmiş

GT GD C H L M O
integrating /ˈɪn.tɪ.ɡreɪt/ = VERB: birleştirmek, tamamlamak, bütünlemek, kaynaştırmak, katmak, integralini almak, ilave etmek; USER: entegre, bütünleştirerek, entegrasyonu, entegre etmek, birleştirerek

GT GD C H L M O
interface /ˈɪn.tə.feɪs/ = NOUN: arayüzey, interfaz; USER: arayüz, arayüzü, arabirimi, arabirim, arabirimini

GT GD C H L M O
internet /ˈɪn.tə.net/ = NOUN: Internet; USER: Internet, İnternette, ınternet, İnternet erişimi, internete

GT GD C H L M O
into /ˈɪn.tuː/ = PREPOSITION: içine, haline, içeriye, -e, -ye; USER: içine, haline, halinde, olarak, doğru, doğru

GT GD C H L M O
intuitively /ɪnˈtjuː.ɪ.tɪv/ = USER: sezgisel, sezgisel olarak, sezgisel bir, içgüdüsel, intuitively

GT GD C H L M O
ionizer /ˈaɪ.əˌnaɪ.zə/ = USER: iyonlaştırıcı, iyonlaştırıcı doğru, iyon makinesinin, ionizer, iyonizer,

GT GD C H L M O
ions /ˈaɪ.ɒn/ = NOUN: iyon; USER: iyonları, iyonlar, iyonlarının, iyon, iyonların

GT GD C H L M O
is /ɪz/ = USER: olduğunu, olduğu, olan, bir, olup, olup

GT GD C H L M O
it /ɪt/ = PRONOUN: o, onu, ona, ebe, cazibe, çekicilik, şahsiyet, ilişki, önemli kimse; NOUN: cinsel ilişki; USER: o, onu, bu, bunu, it, it

GT GD C H L M O
its /ɪts/ = PRONOUN: onun, kendi, onunki; USER: kendi, onun, olan, da, de, de

GT GD C H L M O
jack /dʒæk/ = NOUN: kriko, vale, priz, para, adam, erkek, mangır, kaldıraç, sancak, erkek tavşan, erkek eşek; VERB: kaldırmak, kriko ile kaldırmak, yükseltmek; USER: kriko, jack, jakı, girişi, jakına

GT GD C H L M O
just /dʒʌst/ = ADVERB: sadece, yalnızca, tam, az önce, henüz, şimdi, yalnız, sade; ADJECTIVE: adil, tam, haklı, doğru; USER: sadece, hemen, yalnızca, adil, gibi, gibi

GT GD C H L M O
keeping /ˈkiː.pɪŋ/ = NOUN: koruma, uyum, bakım, himaye, geçindirme, işletme, nezaret; ADJECTIVE: dayanıklı; USER: koruma, tutmak, tutarak, tutma, tutulması

GT GD C H L M O
know /nəʊ/ = VERB: bilmek, tanımak, tatmak, farketmek, başından geçmek, ayırt etmek, ilişkisi olmak; USER: bilmek, biliyorum, biliyor, bekleyebileceğinizi bilmek, biliyoruz, biliyoruz

GT GD C H L M O
large /lɑːdʒ/ = ADJECTIVE: büyük, geniş, iri; USER: büyük, geniş, büyük bir, çok, geniş bir, geniş bir

GT GD C H L M O
last /lɑːst/ = NOUN: son, son şey; ADJECTIVE: son, geçen, en son, önceki, sonuncu, son derece; ADVERB: son, son olarak, son kez, sonunda; USER: son, son yorumlanan, geçen, son olarak, en son, en son

GT GD C H L M O
latest /ˈleɪ.tɪst/ = ADJECTIVE: son, en son, en yeni, en geç; NOUN: en yeni şey, en son çıkan şey; USER: son, en son, Tüm, yeni, Göster Tüm

GT GD C H L M O
launch /lɔːntʃ/ = VERB: başlatmak, denize indirmek, fırlatmak, başlamak, piyasaya sürmek, atmak, girişmek, çıkmak; NOUN: savaş gemisi filikası; USER: başlatmak, başlatın, başlatacak, başlatma, başlatmayı

GT GD C H L M O
leaving /lēv/ = NOUN: ayrılma, bırakma, terketme; USER: ayrılma, bırakma, bırakarak, terk, ayrılmadan

GT GD C H L M O
levels /ˈlev.əl/ = NOUN: seviye, düzey, düzlük, zemin, düzeç, su terazisi, hiza; VERB: dengelemek, düzeltmek, eşitlemek, düzleştirmek, hedef almak, nişan almak, yıkmak, yerle bir etmek, yöneltmek; USER: seviyeleri, düzeyleri, düzeyde, düzeylerini, düzeyi

GT GD C H L M O
life /laɪf/ = NOUN: yaşam, hayat, ömür, can, canlı, canlılık; USER: hayat, yaşam, ömrü, hayatı, hayatın, hayatın

GT GD C H L M O
link /lɪŋk/ = NOUN: bağlantı, bağ, halka, eklem, kol düğmesi, meşale; VERB: bağlamak, bağlantı kurmak, eklemek, ulamak, birleşmek, eklenmek; USER: bağlantı, linki, bağlantıya, bağlantıyı, bağlantısını

GT GD C H L M O
linking /ˈlɪŋ.kɪdʒ/ = ADJECTIVE: bağlayıcı; USER: bağlayıcı, bağlantı, bağlama, bağlayan, bağlantısı

GT GD C H L M O
list /lɪst/ = NOUN: liste, cetvel, kumaş kenarı, geminin yan yatması; VERB: listelemek, listeye yazmak, kaydetmek, yana yatmak; USER: liste, listesi, listesini, listesinde, listesine, listesine

GT GD C H L M O
listen /ˈlɪs.ən/ = VERB: dinlemek, kulak asmak; USER: dinlemek, dinle, dinleyin, dinleyebilirsiniz, dinleme, dinleme

GT GD C H L M O
live /lɪv/ = ADJECTIVE: canlı, yaşayan, naklen, diri, elektrik yüklü, hayat dolu, güncel, parlak, elektrikli, hareketli, sönmemiş, yanmamış; VERB: yaşamak, oturmak, hayatta kalmak, hayatın tadını çıkarmak; USER: canlı, yaşamak, yaşayan, yaşıyor, yaşıyoruz

GT GD C H L M O
local /ˈləʊ.kəl/ = ADJECTIVE: yerel, lokal, yerli, şehir içi, bölgesel, kısmi, ekspres olmayan; NOUN: yöre sakini, sakin; USER: yerel, lokal, yerel bir, yerli, local

GT GD C H L M O
lots /lɒt/ = NOUN: çok, bir sürü, arsa, hisse, kader, kısmet, nasip; VERB: taksim etmek, bölüştürmek, kura ile paylaştırmak; USER: çok, sürü, fazlası hakkında öneriler sağlar, fazlası, birçok, birçok

GT GD C H L M O
loud /laʊd/ = ADVERB: yüksek sesle, gürültüyle; ADJECTIVE: yüksek, gürültülü, kaba, parlak; USER: yüksek sesle, yüksek, gürültülü, yüksek sesli, loud

GT GD C H L M O
made /meɪd/ = ADJECTIVE: yapılmış, üretilmiş, garantili; USER: yapılmış, yapılan, yaptı, yapılır, yapılmıştır

GT GD C H L M O
make /meɪk/ = VERB: yapmak, sağlamak, etmek, yaptırmak, elde etmek, varmak, ilişki kurmak; NOUN: kazanç, verim, yapı, biçim, yapılış şekli; USER: yapmak, olun, olmak, hale, kazanmak, kazanmak

GT GD C H L M O
making /ˈmeɪ.kɪŋ/ = NOUN: yapma, etme, yapı, başarı sebebi; USER: yapma, yapmak, hale, verme, yapım, yapım

GT GD C H L M O
map /mæp/ = NOUN: harita, plan, surat; VERB: haritasını yapmak, planlamak; USER: harita, Haritayı, haritada, haritasını, haritası

GT GD C H L M O
maps /mæp/ = NOUN: harita, plan, surat; VERB: haritasını yapmak, planlamak; USER: haritalar, harita, yaptığı tüm haritaları, yaptığı tüm haritaları göster, haritaları

GT GD C H L M O
mark = VERB: işaretlemek, çizmek, not vermek, damgalamak, mimlemek, dikkate almak; NOUN: işaret, marka, iz, not, hedef, damga, puan, çizgi, nişan, belirti; USER: işareti, mark, işaretleyiniz, işareti Filtreyi,

GT GD C H L M O
me /miː/ = PRONOUN: bana, beni; USER: bana, beni, benim, me, benimle, benimle

GT GD C H L M O
mean /miːn/ = NOUN: ortalama, orta; ADJECTIVE: ortalama, orta, cimri, huysuz, aşağılık, zor, adi; VERB: kastetmek, anlamına gelmek, ifade etmek; USER: ortalama, anlamına, demek, Yani, anlama, anlama

GT GD C H L M O
measurements /ˈmeʒ.ə.mənt/ = NOUN: ölçüm, ölçme, ölçü; USER: ölçümleri, ölçümler, ölçüm, measurements, ölçümü

GT GD C H L M O
messages /ˈmes.ɪdʒ/ = NOUN: mesaj, haber; USER: mesajları, mesajlar, mesaj, iletileri, mesajlarını

GT GD C H L M O
microbe /ˈmaɪ.krəʊb/ = NOUN: mikrop; USER: mikrop, mikrobu, mikrobun, microbe, mikroba

GT GD C H L M O
might /maɪt/ = NOUN: güç, kuvvet, zor; VERB: mümkün olmak, olası olmak, -ebilmek, -abilmek; USER: olabilir, might, belki, belki

GT GD C H L M O
mind /maɪnd/ = NOUN: zihin, akıl, düşünce, fikir, us, hafıza, şuur, bellek, istek; VERB: dikkat etmek, dikkatli olmak, itaat etmek; USER: akla, zihin, sakıncası, mind, sorun

GT GD C H L M O
mode /məʊd/ = NOUN: moda, kip, tarz, biçim, yöntem, makam, üslup, tipik değer; USER: moda, modu, modunda, modunu, moduna

GT GD C H L M O
model /ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune; ADJECTIVE: model, örnek olan; VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak; USER: model, modeli, modelle, modele, modelinin

GT GD C H L M O
models /ˈmɒd.əl/ = NOUN: model, örnek, manken, kalıp, numune; VERB: örneğe göre yapmak, model yapmak, biçimlendirmek, modellik etmek, kalıbını çıkarmak; USER: modelleri, modeller, model, modellerde, modellerin

GT GD C H L M O
modern /ˈmɒd.ən/ = ADJECTIVE: modern, çağdaş, bugünkü, çağcıl; NOUN: modern kimse; USER: modern, modern bir, çağdaş

GT GD C H L M O
mood /muːd/ = NOUN: ruh hali, hava, kip; USER: ruh hali, ruh, duygudurum, havasında, ruh halini

GT GD C H L M O
more /mɔːr/ = ADJECTIVE: daha fazla, daha çok; ADVERB: daha, bir kat daha; NOUN: çok, fazla şey, fazlalık; USER: daha fazla, daha, fazla, fazlası, diğer, diğer

GT GD C H L M O
most /məʊst/ = ADVERB: en; NOUN: çoğu, en fazlası, en fazla miktar; ADJECTIVE: en çok, en fazla, pek çok; USER: en, çoğu, en çok, çok, en iyi, en iyi

GT GD C H L M O
mounted /ˈmaʊn.tɪd/ = ADJECTIVE: takılı, atlı, binmiş, mukavvaya yapıştırılmış, kakma; USER: takılı, monte, monte edilmiş, monte edilen, monteli

GT GD C H L M O
move /muːv/ = NOUN: hareket, hamle, taşınma, oynama, nakil; VERB: hareket etmek, taşınmak, ilerlemek, oynatmak, kımıldatmak, kımıldamak, kıpırdatmak; USER: hareket, taşımak, taşıyın, hareket ettirin, geçmek

GT GD C H L M O
much /mʌtʃ/ = ADVERB: veľa, oveľa, mnoho, veľmi, často, dosť, takmer, skoro; ADJECTIVE: významný významný

GT GD C H L M O
multimedia /ˈməltiˈmēdēə,ˈməltī-/ = USER: multimedya, çoklu ortam, multimedia

GT GD C H L M O
navigation /ˌnæv.ɪˈɡeɪ.ʃən/ = NOUN: navigasyon, denizcilik, gemicilik, sefer, gemi yolculuğu; USER: navigasyon, gezinme, gezinti, navigasyonu, seyir

GT GD C H L M O
negative /ˈneɡ.ə.tɪv/ = NOUN: negatif, eksi, olumsuzluk, red, olumsuz cevap, ret; ADJECTIVE: negatif, olumsuz, eksi, ters, zıt; VERB: etkisiz hale getirmek, olumsuz cevap vermek, reddetmek; USER: negatif, olumsuz, olumsuz bir, eksi, negatif bir

GT GD C H L M O
new /njuː/ = ADJECTIVE: yeni, taze, modern, acemi, keşfedilmemiş; USER: yeni, yeni bir, okunmamış, new, new

GT GD C H L M O
no /nəʊ/ = ADJECTIVE: hiçbir, hiç, yasak, artık değil, gereksiz, no-, no, nope, nay, not, no, nay, nope, not, not a, no, hayır, numara, ret, aleyhte oy, red; USER: yok, hiçbir, hayır, hiç, herhangi, herhangi

GT GD C H L M O
non /nɒn-/ = PREFIX: olmayan, gayri, -siz, karşıtı; USER: olmayan, sigara, dışı, non, sivil

GT GD C H L M O
norm /nɔːm/ = NOUN: norm, standart, örnek, model, tip; USER: norm, normu, normuna, standart, kural

GT GD C H L M O
now /naʊ/ = NOUN: şimdi, şu an; ADVERB: şimdi, şu anda, hemen, halen, derhal, acilen; CONJUNCTION: mademki, -dığından; USER: şimdi, hemen, geç, artık, anda, anda

GT GD C H L M O
number /ˈnʌm.bər/ = NOUN: sayı, numara, rakam, adet, miktar, tip, müzik parçası, hoş şey; VERB: saymak, numaralamak, sayı saymak, hesaplamak, katmak, içermek, katılmak, yaşında olmak; USER: sayı, numara, sayısı, numarası, numarasını, numarasını

GT GD C H L M O
of /əv/ = PREPOSITION: yüzünden, -nin, -den, -li; USER: bir, arasında, bölgesinin, of, km, km

GT GD C H L M O
offer /ˈɒf.ər/ = NOUN: teklif, sunma, arz, öneri, sunum; VERB: sunmak, vermek, teklif etmek, ikram etmek, arzetmek, adamak, açmak; USER: teklif, sunmak, sunuyoruz, sunan, sunuyor

GT GD C H L M O
on /ɒn/ = PREPOSITION: üzerinde, ile, üstünde, yönünde, esnasında; ADVERB: üstünde, durmadan, sürekli olarak; ADJECTIVE: yanık, devrede, sahnede, hazır; USER: üzerinde, ilgili, üzerine, hakkında, ile ilgili, ile ilgili

GT GD C H L M O
once /wʌns/ = NOUN: bir kere; ADVERB: bir kere, bir zamanlar, bir defa, eskiden; CONJUNCTION: hemen, olur olmaz, -ir -mez; USER: bir kere, bir zamanlar, bir defa, kez, bir kez, bir kez

GT GD C H L M O
one /wʌn/ = USER: one-, one, I, biri, tek, birisi, kimse, bir tane; PRONOUN: biri, birisi, kimse, olan, kişi; ADJECTIVE: tek, aynı; USER: bir, biri, tek, birini, tek bir, tek bir

GT GD C H L M O
only /ˈəʊn.li/ = ADVERB: sadece, yalnız, bir tek, daha, sırf, sade; ADJECTIVE: tek, ancak, biricik, ağırbaşlı, başhemşire vakarlı; CONJUNCTION: yalnız, ama, fakat; USER: sadece, yalnızca, tek, ancak, yalnız, yalnız

GT GD C H L M O
option /ˈɒp.ʃən/ = NOUN: seçenek, opsiyon, tercih, seçme hakkı, alıcıya tanınan süre; USER: seçenek, seçeneği, seçeneğini, seçenektir, opsiyon

GT GD C H L M O
optional /ˈɒp.ʃən.əl/ = ADJECTIVE: isteğe bağlı, seçmeli, opsiyonlu, ihtiyari, istemli; USER: isteğe bağlı, opsiyonel, isteğe, bağlı, isteğe bağlı bir

GT GD C H L M O
or /ɔːr/ = CONJUNCTION: veya, ya da, yoksa, yahut; NOUN: altın sarısı; USER: veya, ya da, ya, ve, yada, yada

GT GD C H L M O
other /ˈʌð.ər/ = PRONOUN: diğer, öteki, başkası; ADJECTIVE: başka, öteki, öbür, geçen, sonraki; ADVERB: başka türlü, başka biçimde, bundan başka; USER: diğer, başka, başka bir, öteki, öteki

GT GD C H L M O
our /aʊər/ = PRONOUN: bizim; USER: bizim, eden, our, Yazın, Yazın

GT GD C H L M O
out /aʊt/ = ADVERB: dışarı, dışarıda, dışarıya, çıkmış, bitmiş, kalmamış, açıkta, yüksek sesle; NOUN: çıkış; VERB: çıkarmak; ADJECTIVE: dışarıdaki, dış; USER: dışarı, üzerinden, out, Çıkış, dışında, dışında

GT GD C H L M O
overall /ˌəʊ.vəˈrɔːl/ = ADJECTIVE: tüm, tam, etraflı; ADVERB: bir uçtan bir uca; NOUN: önlük, göğüslük; USER: tüm, genel, genel olarak, toplam, kaba

GT GD C H L M O
parisian /pərɪzjən/ = ADJECTIVE: Paris, Parisli, Paris'e yakın; NOUN: Parisli; USER: Paris, Parisli, Parisian, Parizyen, Parisli bir

GT GD C H L M O
partner /ˈpɑːt.nər/ = NOUN: ortak, partner, eş, hayat arkadaşı, işbirlikçi, kavalye, dam; VERB: ortak olmak, ortak etmek, ortağı gibi davranmak; USER: ortak, ortağı, partner, eşiniz, iş ortağı

GT GD C H L M O
passenger /ˈpæs.ən.dʒər/ = NOUN: yolcu, gezgin, işten kaytaran kimse, beleşçi; USER: yolcu, binek, yolcunun

GT GD C H L M O
pc /ˌpiːˈsiː/ = USER: pc, bilgisayar, adet, PC'ye, Adt

GT GD C H L M O
perfectly /ˈpɜː.fekt.li/ = ADVERB: tamamen, mükemmel bir şekilde, kusursuzca, tıkır tıkır; USER: mükemmel bir şekilde, tamamen, mükemmel, mükemmel bir, kusursuz

GT GD C H L M O
perhaps /pəˈhæps/ = ADVERB: belki, muhtemelen, bir ihtimal; USER: belki, belki de, muhtemelen, muhtemelen

GT GD C H L M O
permanently /ˈpərmənəntlē/ = ADVERB: kalıcı olarak, daimi olarak, temelli olarak, sürekli biçimde; USER: kalıcı olarak, kalıcı, sürekli, sürekli olarak, daimi

GT GD C H L M O
phone /fəʊn/ = NOUN: telefon, selenli, basit ses; VERB: telefon etmek; USER: telefon, telefonu, phone, telefonun, telefonunuzu, telefonunuzu

GT GD C H L M O
photos /ˈfəʊ.təʊ/ = NOUN: fotoğraf, resim; VERB: fotoğraflamak, resim vermek; USER: fotoğrafları, fotoğraf, resimleri, resimler, fotoğraflar

GT GD C H L M O
play /pleɪ/ = NOUN: oyun, oynama, hareket, eğlence, tiyatro; VERB: oynamak, çalmak, canlandırmak, tutmak, tutmak, oynaşmak, hareket etmek; USER: oyun, oynamak, çalmak, oynamaya, oyna

GT GD C H L M O
polished /ˈpɒl.ɪʃt/ = ADJECTIVE: cilalı, parlak, yontulmuş, nazik, kibar, gösterişli, boyanmış; USER: cilalı, parlak, parlatılmış, perdahlı, polisajı

GT GD C H L M O
pollutants /pəˈluː.tənt/ = NOUN: kirletici madde, çevre kirliliğine yol açan madde; USER: kirleticiler, kirleticilerin, kirletici, kirleticileri, kirleticilere

GT GD C H L M O
polluted /pəˈluːt/ = VERB: kirletmek, çevreyi kirletmek, bozmak, karalamak, namusunu kirletmek; USER: kirli, kirlenmiş, kirlenen, kirletilmiş, kirlilik

GT GD C H L M O
pollution /pəˈluː.ʃən/ = NOUN: kirlenme, çevre kirliliği, kirletme, bozulma, pislik; USER: kirlenme, çevre kirliliği, kirliliği, kirlilik, kirliliğinin

GT GD C H L M O
popular /ˈpɒp.jʊ.lər/ = ADJECTIVE: popüler, halk, sevilen, tutulan, halka özgü; USER: popüler, popüler bir, popülerdir, halk, sevilen, sevilen

GT GD C H L M O
portable /ˈpɔː.tə.bl̩/ = ADJECTIVE: taşınabilir, portatif, seyyar, katlanır; NOUN: portatif eşya, taşınabilir eşya; USER: taşınabilir, Portable, portatif, taşınabilir bir, seyyar

GT GD C H L M O
positive /ˈpɒz.ə.tɪv/ = NOUN: pozitif, kesin şey, pozitif görüntü, olumlu derece; ADJECTIVE: pozitif, olumlu, artı, müspet, kesin, emin, dogmatik, belirgin, mutlâk, kuşkusuz, inatçı, tam; USER: pozitif, olumlu, olumlu bir, pozitif bir, artı

GT GD C H L M O
pre /priː-/ = PREFIX: önceden, ön, öncesi, önce, önceki; USER: ön, öncesi, önceden, pre

GT GD C H L M O
pretty /ˈprɪt.i/ = ADJECTIVE: güzel, hoş, sevimli, hayli, cici, zarif; ADVERB: oldukça, çok, bayağı, epeyce; USER: güzel, oldukça, çok, hemen, hoş, hoş

GT GD C H L M O
prevent /prɪˈvent/ = VERB: önlemek, engel olmak, önüne geçmek, menetmek, önden gitmek, yol göstermek; USER: önlemek, engellemek, önlenmesi, önlemeye, bilmek

GT GD C H L M O
problem /ˈprɒb.ləm/ = NOUN: sorun, problem, mesele, muamma, bilinmez; ADJECTIVE: problem, sorunlu, problemli, sorun yaratan; USER: sorun, sorunu, problem, sorunun, sorununuz, sorununuz

GT GD C H L M O
provides /prəˈvaɪd/ = VERB: sağlamak, temin etmek, karşılamak, ihtiyacını karşılamak, şart koşmak, koşul koymak, önlem almak, hazırlıklı olmak; USER: sağlar, içerir, sağlayan, sağlamaktadır, sunar

GT GD C H L M O
pure /pjʊər/ = ADJECTIVE: saf, temiz, salt, katıksız, sade, arı, katkısız, sırf, safkan, katışıksız, pak, lekesiz, teorik, kuramsal, namuslu; USER: saf, saf bir, pure, temiz, salt

GT GD C H L M O
quality /ˈkwɒl.ɪ.ti/ = NOUN: kalite, nitelik, özellik, ses kalitesi, cins, vasıf, yapı, yetenek, soyluluk, mizaç, bünye, kabiliyet, ses rengi, asalet, önermenin niteliği; USER: kalite, kaliteli, kalitesi, kalitesini, kalitede

GT GD C H L M O
question /ˈkwes.tʃən/ = NOUN: soru, sorun, söz konusu, mesele, şüphe, kuşku, problem, sorgu, soruşturma; VERB: sorgulamak, soru sormak, sorular sormak; USER: soru, söz, soruyu, soru sor, soruya, soruya

GT GD C H L M O
r /ɑr/ = NOUN: R harfi; USER: r,

GT GD C H L M O
radio /ˈreɪ.di.əʊ/ = NOUN: radyo, telsiz, radyo yayını, radyo istasyonu, telgraf, telsizle gelen haber; VERB: radyodan yayınlamak, telsizden yayınlamak, röntgen çekmek, radyografi yapmak, radyoterapi uygulamak, ışın tedavisi uygulamak; USER: radyo, Radio, telsiz, teyp, Radyosu

GT GD C H L M O
range /reɪndʒ/ = NOUN: dizi, çeşitlilik, menzil, alan, sıra, çeşit, erim, saha, silsile, kuzine, atış alanı, otlak, açık alan, ocak; VERB: dolaşmak, turlamak, dizmek, sıralı olmak, sıra halinde olmak, gezmek, sürtmek, uzanmak, boyunca gitmek, akıp gitmek, doğrultmak, nişan almak, erimi olmak, erişmek, katılmak, bölgede yaşamak, sıralamak, sıralanmak, tarafına çevirmek; USER: dizi, aralığı, yelpazesi, aralığında, aralık

GT GD C H L M O
reach /riːtʃ/ = VERB: ulaşmak, erişmek, varmak, uzanmak, yetişmek, uzatmak, bulmak, vermek; NOUN: erişme, uzanma, menzil, kavrayış; USER: ulaşmak, ulaşabilirsiniz, ulaşması, ulaşabilir, ulaşır, ulaşır

GT GD C H L M O
read /riːd/ = VERB: okumak, okunmak, anlamak, yorumlamak, çözmek, sökmek, okuluna gitmek, eğitimini görmek, anlamına gelmek; ADJECTIVE: okunan, okumuş, aydın, bilgili; USER: okumak, okuyun, okuma, okunur, okumaya, okumaya

GT GD C H L M O
real /rɪəl/ = ADJECTIVE: gerçek, reel, asıl, taşınmaz, hakiki, aktif, sahici, saf, sabit, etkin; ADVERB: gerçekten, cidden, sahiden; NOUN: real; USER: gerçek, gerçek bir, reel, real, gerçekten, gerçekten

GT GD C H L M O
receive /rɪˈsiːv/ = VERB: almak, çekmek, kabul etmek, karşılamak, teslim almak, ağırlamak, uğramak, parasını almak, evsahipliği yapmak, kaldırmak, başına gelmek, aşai rabbani ayininde ekmek ve şarap almak; USER: almak, alırsınız, alabilirsiniz, alma, almaya

GT GD C H L M O
recognition /ˌrek.əɡˈnɪʃ.ən/ = NOUN: tanıma, tanınma, kabul, takdir, tanıtma, onaylama, onaylanma, doğrulama; USER: tanıma, tanınması, tanınma, kabul, tanınmasını

GT GD C H L M O
recognizable /ˌrekigˈnīzəbəl/ = ADJECTIVE: tanınabilir, farkedilebilir, ayırt edilebilir; USER: tanınabilir, tanınan, tanınır, tanınabilir bir, tanınan bir

GT GD C H L M O
recognizing /ˈrek.əɡ.naɪz/ = VERB: tanımak, farkına varmak, kabul etmek, farketmek, onaylamak, takdir etmek, ayırt etmek, söz hakkı tanımak, itiraf etmek; USER: tanıma, kabul, tanımak, fark, tanıyan

GT GD C H L M O
recycle /ˌriːˈsaɪ.kl̩/ = VERB: değerlendirmek, geri dönüşümünü sağlamak, yeniden kullanıma sokmak; USER: geri dönüşüm, geri, geri dönüşümü, geri dönüşüme, recycle

GT GD C H L M O
reduce /rɪˈdjuːs/ = VERB: azaltmak, düşürmek, küçültmek, indirmek, indirgemek, kısaltmak, kısmak, kırmak, eritmek, eksiltmek, dönüştürmek, inceltmek, zayıflatmak, bölmek, alçaltmak, haline getirmek, sarsmak, ergitmek, ayırmak, mecbur etmek, zorunda bırakmak, özetlemek, sadeleştirmek, yerine oturtmak, zayıflamak; USER: azaltmak, azaltır, azaltmaya, azaltabilir, azaltılması

GT GD C H L M O
relax /rɪˈlæks/ = VERB: dinlenmek, rahatlamak, gevşemek, rahatlatmak, gevşetmek, yumuşamak, yumuşatmak; USER: dinlenmek, rahatlayın, rahatlamak, Relax, dinlenebilir

GT GD C H L M O
remote /rɪˈməʊt/ = ADJECTIVE: uzak, ücra, sapa, dolaylı, çok uzak, soğuk, mesafeli, küçük, çok eski, endirekt; NOUN: naklen yayın; USER: uzak, uzaktan, uzak bir, uzaktaki, uzaktan kumanda

GT GD C H L M O
report /rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti; VERB: bildirmek, rapor etmek, anlatmak, söylemek, ihbar etmek; USER: rapor, raporu, bildirmek, bildirin, bildiriniz

GT GD C H L M O
reports /rɪˈpɔːt/ = NOUN: rapor, haber, bilgi, bildiri, tutanak, karne, söylenti; VERB: bildirmek, rapor etmek, söylemek, anlatmak, ihbar etmek; USER: raporları, raporlar, rapor, raporlarını, raporların

GT GD C H L M O
requirements /rɪˈkwaɪə.mənt/ = NOUN: gereksinim, gereklilik, ihtiyaç, koşul, gerek, istek, icap, lüzum; USER: gereksinimleri, Gereksinim, gereksinimlerini, ihaleler, şartları

GT GD C H L M O
responds /rɪˈspɒnd/ = VERB: yanıtlamak, cevap vermek, karşılık vermek, cevap yazmak, etkilenmek, ses vermek; USER: yanıt, cevap, yanıt verir, tepki, cevap verir

GT GD C H L M O
rest /rest/ = NOUN: dinlenme, kalan, gerisi, geri, rahat, es, uyku, artık, dinlenme yeri; VERB: dinlenmek, dinlendirmek, uyumak; USER: dinlenme, kalan, geri kalanı, kalanı, geri kalan

GT GD C H L M O
reveal /rɪˈviːl/ = VERB: açığa vurmak, meydana çıkarmak, gözler önüne sermek, ifşa etmek, belli etmek, esin vermek, ilham vermek, vahiy etmek; NOUN: pervaz; USER: açığa vurmak, ortaya, ortaya çıkarmak, açığa, ortaya koymaktadır

GT GD C H L M O
right /raɪt/ = ADVERB: doğru, sağa, tam, sağda, sağdan, yolunda, düzgün, tam olarak, dosdoğru, gayet, doğrudan doğruya, cidden; NOUN: sağ, hak, sağ taraf, gerçek, doğruluk, düzen; ADJECTIVE: sağ, doğru, haklı, dik, en uygun, düz, gerçek, yasal, dürüst, sağlıklı, dik açılı, düzenli; VERB: düzeltmek, doğrultmak, dik konuma getirmek, haklı çıkarmak, telâfi etmek, çeki düzen vermek, derleyip toplamak, itibarını iade etmek; USER: doğru, sağ, hakkı, sağa, hak

GT GD C H L M O
road /rəʊd/ = NOUN: yol, karayolu, cadde, demiryolu, maden geçidi, demirleme yeri; USER: yol, yolda, road, yolun, yolu

GT GD C H L M O
rock /rɒk/ = NOUN: kaya, taş, kaya parçası, elmas, dert, kaya güvercini; VERB: sallanmak, sallamak, sarsmak, rock yapmak, sallayarak uyutmak, şok etmek; USER: kaya, kayaç, taş, Rock, kayanın

GT GD C H L M O
route /ruːt/ = NOUN: rota, yol, güzergâh, hat, herzamanki yol, yürüyüş emri; VERB: göndermek, sevketmek, nakletmek, belli bir kanaldan yollamak, yürüyüşe geçirmek; USER: rota, yol, yolu, güzergah, rotası

GT GD C H L M O
s = USER: s, ler, lar, temizle, larındaki

GT GD C H L M O
safely /ˈseɪf.li/ = ADVERB: güvenli bir şekilde, sağ salim, tehlikesizce, güvencede olarak; USER: güvenli bir şekilde, güvenli, güvenle, güvenli bir, güvenli şekilde

GT GD C H L M O
safety /ˈseɪf.ti/ = NOUN: güvenlik, emniyet, selamet; ADJECTIVE: koruyucu; USER: güvenlik, güvenliği, emniyet, güvenliğini, emanet

GT GD C H L M O
satellite /ˈsæt.əl.aɪt/ = NOUN: uydu, peyk; USER: uydu, Satellite

GT GD C H L M O
saving /ˈseɪ.vɪŋ/ = NOUN: tasarruf, kurtarma, birikim, kazandırma; ADJECTIVE: kurtaran, kurtarıcı, kazandırıcı, tutumlu; PREPOSITION: başka, haricinde; CONJUNCTION: başka, haricinde; USER: tasarruf, tasarrufu, kaydetme, kaydetmeden, tasarruflu

GT GD C H L M O
scenic /ˈsiː.nɪk/ = ADJECTIVE: manzaralı, manzara, sahne, sahne ile ilgili; NOUN: doğa filmi; USER: manzaralı, manzara, doğal, Scenic, doğal bir

GT GD C H L M O
scents /sent/ = NOUN: koku, güzel koku, esans, iz kokusu, seziş, kokusunu alma; USER: kokular, kokuları, aromalar, koku, kokuların

GT GD C H L M O
score /skɔːr/ = NOUN: puan, skor, sayı, çizgi, çentik, partisyon, yirmi, hesap; VERB: sayı yapmak, değerlendirmek, gol atmak, çizmek; USER: puan, skor, puanı, skoru, bir puan

GT GD C H L M O
screen /skriːn/ = NOUN: ekran, perde, elek, paravan, beyaz perde, siper, bölme, pano, kalbur; VERB: elemek, gizlemek, ekranda göstermek; USER: ekran, ekranı, ekranında, ekranda, ekranın

GT GD C H L M O
search /sɜːtʃ/ = NOUN: arama, araştırma; VERB: aramak, araştırmak, incelemek, yoklamak, üstünü aramak, sondalamak, gedik açmak; USER: arama, aramak, aramanıza, arayabilirsiniz, Aramayı

GT GD C H L M O
searches /sɜːtʃ/ = NOUN: arama, araştırma; USER: aramalar, aramalarınızda, aramalarınızda bu, arama, arananlar

GT GD C H L M O
seat /siːt/ = NOUN: koltuk, yer, sandalye, oturak, oturacak yer, yuva, oturuş, mevki, pantolon kıçı; VERB: oturtmak, yerine oturtmak, yerleştirmek, almak, oturağını tamir etmek, oturma yerini onarmak, kıçını tamir etmek; USER: koltuk, koltuğu, emniyet, seat, koltuğuna

GT GD C H L M O
second /ˈsek.ənd/ = NOUN: ikinci, saniye, an, yardımcı, destek, nota aralığı, ikinci olan kimse, düello şahidi, boksör yardımcısı; ADJECTIVE: ikinci, öbür, ikinci dereceli; VERB: yardım etmek, desteklemek, destek vermek, göreve getirmek; USER: ikinci, saniye, ikinci bir, saniyede, ikincisi

GT GD C H L M O
select /sɪˈlekt/ = VERB: seçmek, ayırmak, ayıklamak; ADJECTIVE: seçme, seçkin, seçilmiş, güzide, seçmesini bilen, kalburüstü, seçmece, zevkli, iyi anlayan; USER: seçmek, seçin, seçeneğini belirleyin, seçeneğini, belirleyin

GT GD C H L M O
selected /sɪˈlekt/ = ADJECTIVE: seçilmiş, seçkin; USER: seçilmiş, seçilen, seçili, seçilmiştir, seçilir

GT GD C H L M O
sensor /ˈsen.sər/ = NOUN: algılayıcı, sensor, dedektör; USER: algılayıcı, sensörü, sensör, sensörünün, sensörünü

GT GD C H L M O
serenity /səˈriːn/ = NOUN: huzur, sükunet, dinginlik, durgunluk, berraklık; USER: huzur, Serenity, Sükunet, huzurun, dinginlik

GT GD C H L M O
service /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: hizmet, servis, görev, faaliyet, ayin, askerlik, işleme, ibadet, tebliğ, fayda; ADJECTIVE: hizmet; VERB: hizmet vermek; USER: hizmet, servisi, servis, hizmeti, hizmetleri

GT GD C H L M O
services /ˈsɜː.vɪs/ = NOUN: aletler, servis takımı, çay takımı, araç gereçler; USER: hizmetleri, hizmetler, hizmet, hizmetlere, hizmeti

GT GD C H L M O
setting /ˈset.ɪŋ/ = NOUN: set, sertleşme, düzenleme, dekor, sahne, beste, batış, bir kişilik yemek takımı, dizme, bileme, olay yeri, çerçeve, hikâyenin geçtiği yer, testere diş çaprazını ayarlama; USER: ayarı, ayar, ayarlama, ayarlayarak, ayarını

GT GD C H L M O
sheet /ʃiːt/ = NOUN: levha, yaprak, tabaka, çarşaf, katman, gazete, saç tabakası, iskota halatı; VERB: çarşaf örtmek, örtmek, sarmak, kaplamak, iskotasını çekmek; USER: yaprak, levha, sayfası, rapora, sac

GT GD C H L M O
show /ʃəʊ/ = VERB: göstermek, gösterilmek, kanıtlamak, sergilemek, görünmek, ibraz etmek, açıklamak; NOUN: gösteri, gösteriş, şov, teşhir, sergi; USER: göstermek, göster, gösterin, göstermektedir

GT GD C H L M O
showcase /ˈʃəʊ.keɪs/ = NOUN: vitrin, camekân; USER: vitrin, sergilemek, sergileyecek, göstermek, sergileme

GT GD C H L M O
similar /ˈsɪm.ɪ.lər/ = NOUN: benzer, benzerlik, emsal, aynılık; ADJECTIVE: benzer, benzeyen, eş, benzeşen; USER: benzer, benzeri, e benzer, benzer bir, benzer bir

GT GD C H L M O
simple /ˈsɪm.pl̩/ = ADJECTIVE: basit, kolay, sade, yalın, saf, sade ve basit, temiz kalpli, kendi halinde, acemi, alçakgönüllü, gösterişsiz, iradesiz, tam; NOUN: kocakarı ilacı; USER: basit, basit bir, kolay, sade, basittir, basittir

GT GD C H L M O
simply /ˈsɪm.pli/ = ADVERB: sadece, basitçe, sade bir şekilde, açıkça, tamamen, sırf, yalın biçimde, yanız, özentisiz; USER: sadece, basitçe, basit, yalnızca, sade, sade

GT GD C H L M O
simulates /ˈsɪm.jʊ.leɪt/ = VERB: benzetmek, taklit etmek, benzerini yapmak, yalandan yapmak, numarası yapmak, gibi göstermek, taklidini yapmak; USER: simüle, taklit, simüle eder, taklit eder, simüle eden

GT GD C H L M O
simultaneously /ˌsīməlˈtānēəslē/ = ADVERB: aynı anda; USER: aynı anda, eş zamanlı, eşzamanlı, anda, eş zamanlı olarak

GT GD C H L M O
smartphone /ˈsmɑːt.fəʊn/ = USER: akıllı telefon, smartphone, akıllı, akıllı telefonunuzun, akıllı telefonunuz

GT GD C H L M O
smartphones /ˈsmɑːt.fəʊn/ = USER: akıllı telefonlar, akıllı, smartphones, akıllı telefonların, akıllı telefonları

GT GD C H L M O
some /səm/ = ADJECTIVE: bazı, bir, biraz, kimi, yaklaşık, bir takım, çok; PRONOUN: bazı, bazıları, kimi, herhangi bir; ADVERB: biraz; USER: bazı, biraz, bir, bazıları, kimi, kimi

GT GD C H L M O
sound /saʊnd/ = NOUN: ses, gürültü, etki, sonda ile muayene, boğaz, solungaç, melodi, anlam, haliç, koy, yüzme kesesi; ADJECTIVE: ses, sağlam, sağlıklı, güvenilir, deliksiz, iyi, derin, emin, yerinde, geçerli, kuvvetli, sert, sapasağlam, bozulmamış, yasal, oturaklı; VERB: çalmak, ses çıkarmak, ses vermek, çalınmak, iskandil etmek, ağzını aramak, etki bırakmak, söylemek, belli etmek, muayene etmek, sonda ile yoklamak, derıne dalmak, sondayla bakmak, araştırmak; ADVERB: mışıl mışıl, deliksiz bir şekilde; USER: ses, sesi, gelebilir, kulağa, bir ses

GT GD C H L M O
sounds /saʊnd/ = NOUN: ses, gürültü, etki, sonda ile muayene, boğaz, solungaç; VERB: çalmak, ses çıkarmak, ses vermek, çalınmak, iskandil etmek, ağzını aramak; USER: sesleri, sesler, ses, seslerin, seslerini

GT GD C H L M O
speech /spiːtʃ/ = NOUN: konuşma, ses, dil, nutuk, söylev, konuşma yeteneği, demeç, söz söyleme, şive, anlatma, hitabe, konuşma şekli, savunma; USER: konuşma, konuşmada, konuşmasında, konuşması, konuşmasını, konuşmasını

GT GD C H L M O
speed /spiːd/ = NOUN: hız, sürat, devir sayısı, vites, çabukluk, uyarıcı, başarı; VERB: hızlandırmak, hız yapmak, uğurlamak, yolunu açık etmek, yolcu etmek; USER: hız, hızlandırmak, hızlı, hızı, hızını, hızını

GT GD C H L M O
stationary /ˈsteɪ.ʃən.ər.i/ = ADJECTIVE: sabit, hareketsiz, stasyoner, yerleşik, değişmeyen, olduğu gibi kalan; USER: sabit, durağan, kırtasiye, hareketsiz, sabit bir

GT GD C H L M O
steering /ˈstɪə.rɪŋ ˌkɒl.əm/ = NOUN: yönetim, idare, dümen kullanma, sevk ve idare etme; USER: yönetim, direksiyon, Yönlendirme, dümen, Çalisma

GT GD C H L M O
step /step/ = NOUN: adım, basamak, step, kademe, terfi; VERB: basmak, adım atmak, gitmek, adımlamak, girmek, yürümek, etmek; USER: adım, adıma, adımı, adımına, basamak

GT GD C H L M O
store /stɔːr/ = NOUN: mağaza, depo, stok, dükkân, ambar, bellek, hafıza, bolluk, mevcut; VERB: depolamak, yüklemek, hafızaya almak; USER: saklamak, depolamak, mağaza, kaydetmek, saklayabilirsiniz

GT GD C H L M O
styles /staɪl/ = NOUN: stil, tarz, şıklık, biçim, tip, moda, çeşit, boyuncuk, kalem, mil, teknik, ünvan; USER: stilleri, stiller, stil, tarzı, stillerini

GT GD C H L M O
suit /suːt/ = NOUN: takım, takım elbise, dava, kostüm, kur; VERB: uymak, uydurmak, yakışmak, memnun etmek, hoşuna gitmek, uyum sağlamak, uygun düşmek; USER: takım elbise, takım, uygun, uymak, elbise

GT GD C H L M O
support /səˈpɔːt/ = NOUN: destek, yardım, dayanak, takviye, arka; VERB: desteklemek, destek olmak, geçindirmek, sürdürmek, bakmak, tutmak, kanıtlamak; USER: destek, desteklemek, desteği, destekleyen, destekler

GT GD C H L M O
switched /ˌswɪtʃtˈɒn/ = VERB: değiştirmek, dönmek, değişmek, sallamak, vurmak, yer değiştirmek, makas değiştirmek; USER: açık, devreye, geçiş, anahtarlamalı, açıldığında

GT GD C H L M O
synchronizes /ˈsɪŋ.krə.naɪz/ = VERB: senkronize etmek, eşzamanlamak, eşzamanlı olmak, aynı anda olmak, eşzaman kılmak; USER: senkronize, eşitler, senkronize eder, eşitlerken, senkronize olur

GT GD C H L M O
system /ˈsɪs.təm/ = NOUN: sistem, düzen, şebeke, yapı, yöntem, ağ, usul, vücut, evren, katman; USER: sistem, sistemi, sisteminin, Sisteme, sistemin, sistemin

GT GD C H L M O
tablet /ˈtæb.lət/ = NOUN: tablet, hap, plaka, levha, kalıp, kitabe, yazıt; USER: tablet, tableti, tabletin, hap

GT GD C H L M O
tactile /ˈtæk.taɪl/ = ADJECTIVE: dokunsal, dokunma, elle tutulur, dokunulur; USER: dokunsal, dokunma, dokunmatik, hissedilebilir, tactile

GT GD C H L M O
take /teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak; NOUN: tutma; USER: almak, çekmek, almaya, alabilir, alır, alır

GT GD C H L M O
taken /ˈteɪ.kən/ = ADJECTIVE: tutulmuş; USER: alınan, alınır, alınması, alınmıştır, almış, almış

GT GD C H L M O
takes /teɪk/ = VERB: almak, çekmek, götürmek, yapmak, çıkarmak, tutmak, etmek, ele geçirmek, ölçmek, kazanmak, yakalamak; NOUN: tutma; USER: alır, sürer, alan, gereken, alıyor

GT GD C H L M O
taking /tāk/ = NOUN: alma, ele geçirme, alış, çalkalanma, sallanma, heyecan, telaş; ADJECTIVE: çekici, ilginç, cazip, bulaşıcı; USER: alma, alarak, alıyor, alan, almak, almak

GT GD C H L M O
technology /tekˈnɒl.ə.dʒi/ = NOUN: teknoloji, uygulayımbilim; USER: teknoloji, teknolojisi, teknolojisini, teknolojinin, teknolojisinin

GT GD C H L M O
telephone /ˈtel.ɪ.fəʊn/ = NOUN: telefon; VERB: telefon etmek, telefonda söylemek; USER: telefon, telefonla, telefonu, Telefonlu

GT GD C H L M O
text /tekst/ = NOUN: metin, tekst, konu, yazının aslı, İncil'den kısa bölüm; USER: metin, metni, yazı, metnin, kısa

GT GD C H L M O
than /ðæn/ = CONJUNCTION: göre, -den, -dan; USER: göre, daha, fazla, çok, den, den

GT GD C H L M O
thanks /θæŋks/ = NOUN: teşekkür, şükür; USER: teşekkürler, teşekkür, sayesinde, Thanks

GT GD C H L M O
that /ðæt/ = CONJUNCTION: o, ki, şu, için, diye; PRONOUN: o, ki, şu, diye; ADVERB: böyle, o kadar, bu kadar; ADJECTIVE: öteki; USER: o, bu, olduğunu, olduğu, ki, ki

GT GD C H L M O
the

GT GD C H L M O
their /ðeər/ = PRONOUN: onların; USER: onların, kendi, bunların, da, da

GT GD C H L M O
they /ðeɪ/ = PRONOUN: onlar, insanlar; USER: onlar, bu, bunlar, da, de, de

GT GD C H L M O
this /ðɪs/ = PRONOUN: bu; ADVERB: böyle, bu kadar, bu kadar

GT GD C H L M O
three /θriː/ = USER: three-, three, üçlü; USER: üç, ç, ç

GT GD C H L M O
time /taɪm/ = NOUN: zaman, süre, vakit, kere, uygun zaman, tempo, çağ, vade, aralık, doğum zamanı; VERB: zamanlamak, ayarlamak, zamanlama yapmak, saat tutmak, tempo tutmak, kurmak, süre tutmak, temposunu belirlemek; USER: zaman, süresi, kez, süre, zamanda

GT GD C H L M O
to /tuː/ = PREPOSITION: karşı, göre, -e, -ye, -ya, -e doğru; USER: karşı, göre, için, etmek, hiç, hiç

GT GD C H L M O
tomtom = NOUN: darbuka, tamtam, dümbelek; USER: tamtam, tomtom, darbuka,

GT GD C H L M O
total /ˈtəʊ.təl/ = NOUN: toplam, adet, tutar, topu, hepsi, mevcut; ADJECTIVE: toplam, tüm, bütün, toptan, hepten; VERB: toplamak, tutmak, toplamını bulmak, parçalamak, etmek; USER: toplam, Mesaj, total, toplamı, Mesaj adeti

GT GD C H L M O
touch /tʌtʃ/ = VERB: dokunmak, değmek, temas etmek; NOUN: dokunuş, dokunma, temas, iletişim, tuş, rötuş, taç, yaklaşım, üslup; USER: dokunmak, dokunma, dokunmayın, dokunmatik, temas

GT GD C H L M O
touchscreen /ˈtʌtʃ.skriːn/ = USER: dokunmatik ekran, dokunmatik, dokunmatik ekranlı, dokunmatik ekranı, touchscreen

GT GD C H L M O
tracks /træk/ = NOUN: raylar; USER: raylar, parçaları, parça, parçalar, parçalarını

GT GD C H L M O
traffic /ˈtræf.ɪk/ = NOUN: trafik, gidiş geliş, alışveriş; VERB: değiş tokuş etmek, karanlık işler yapmak, iş yapmak, yolculuk etmek; USER: trafik, trafiği, trafiğini, trafiğinin, trafiğe

GT GD C H L M O
trip /trɪp/ = NOUN: gezi, seyahat, yolculuk, çelme, gezinti, hata, tökezleme, sürçme, kastanyola; VERB: çelme takmak, tökezlemek, sekmek; USER: yolculuk, gezi, gezisi, seyahat, seyahatiniz

GT GD C H L M O
true /truː/ = ADJECTIVE: gerçek, doğru, hakiki, asıl, tam, içten, sahi, esaslı, aslının aynı, safkan; ADVERB: doğru, gerçekten, tam olarak, sadık kalarak; USER: gerçek, doğru, true, doğrudur, gerçek bir, gerçek bir

GT GD C H L M O
tutorials /t(y)o͞oˈtArēəl/ = NOUN: özel ders süresi; USER: Derslikler, öğreticiler, dersler, eğitimlerini, tutorials

GT GD C H L M O
twitter /ˈtwɪt.ər/ = NOUN: heyecan, cıvıltı, kıkırdama; VERB: kıkırdamak, cıvıldamak, kıs kıs gülmek, heyecandan titremek, sesi titremek; USER: heyecan, twitter, Twitter'da, Twitter'dan, Twitter'a

GT GD C H L M O
two /tuː/ = USER: two-, two, ikili, ikili

GT GD C H L M O
until /ənˈtɪl/ = PREPOSITION: kadar, dek, değin; CONJUNCTION: kadar, -inceye kadar; USER: kadar, sonu, dek, yılına kadar, yılına kadar

GT GD C H L M O
update /ʌpˈdeɪt/ = NOUN: güncelleştirme, güncel veriler, modernleştirme; VERB: güncelleştirmek, modernleştirmek, modernize etmek; USER: güncelleştirme, güncelleştirmek, güncellemek, güncelleyin, güncelleme

GT GD C H L M O
updates /ʌpˈdeɪt/ = NOUN: güncelleştirme, güncel veriler, modernleştirme; USER: güncellemeler, güncellemeleri, güncelleştirmeleri, güncellemer, güncelleştirmelerini

GT GD C H L M O
usb /ˌjuː.esˈbiː/ = USER: usb, uSB bağlantı, usb kullanıcısı

GT GD C H L M O
use /juːz/ = VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; USER: kullanmak, kullanın, kullanabilirsiniz, kullanımı, kullanınız, kullanınız

GT GD C H L M O
used /juːst/ = ADJECTIVE: kullanılmış, eski; USER: kullanılmış, kullanılan, kullanılır, kullanılabilir, kullanılmaktadır, kullanılmaktadır

GT GD C H L M O
users /ˈjuː.zər/ = NOUN: kullanıcı, kullanan, tüketici, kullanma hakkı; USER: kullanıcılar, kullanıcı, kullanıcıları, kullanıcıların, kullanıcılarının

GT GD C H L M O
uses /juːz/ = NOUN: kullanım, kullanma, yarar, faydalanma, fayda, amaç, menfaat; VERB: kullanmak, yararlanmak, faydalanmak, davranmak, muamele etmek; USER: kullanır, kullanan, kullandığı, kullanmaktadır, kullanıyor, kullanıyor

GT GD C H L M O
using /juːz/ = NOUN: kullanma; USER: kullanma, kullanarak, kullanılarak, ile, kullanan, kullanan

GT GD C H L M O
v

GT GD C H L M O
values /ˈvæl.juː/ = NOUN: değer, önem, kıymet, ton, gerçek anlam; VERB: değer vermek, değer biçmek, değerini bilmek, paha biçmek, keşide etmek, önem vermek; USER: değerleri, değerler, değerlerini, değeri, değerlerinin

GT GD C H L M O
variety /vəˈraɪə.ti/ = NOUN: çeşitlilik, çeşit, değişiklik, tür, varyete, farklılık, cins; USER: çeşitlilik, çeşitli, çeşitliliği, ve çeşitli, farklı

GT GD C H L M O
vehicle /ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı; USER: araç, aracın, aracı, taşıt, araca

GT GD C H L M O
vehicles /ˈviː.ɪ.kl̩/ = NOUN: araç, taşıt, vasıta, taşıyıcı; USER: araçlar, araç, araçları, araçların, araçlarda

GT GD C H L M O
very /ˈver.i/ = ADJECTIVE: çok, tam, bile, gerçek, aynı, salt, sırf, mutlâk, özel; ADVERB: çok, pek, en, tam; USER: çok, oldukça, very, derece, pek, pek

GT GD C H L M O
videos /ˈvɪd.i.əʊ/ = NOUN: video, video filmi, televizyon, video terminal; USER: video, videoları, videolar, videos, videolarının

GT GD C H L M O
view /vjuː/ = VERB: görmek, bakmak, incelemek, seyretmek; NOUN: görünüm, manzara, bakış, görüş, görüntü, gösterme, görüş alanı, panaroma; USER: görmek, fazlasý, görüntülemek, görüntüle, görüntüleyebilirsiniz

GT GD C H L M O
visit /ˈvɪz.ɪt/ = NOUN: ziyaret, misafirlik, vizite; VERB: ziyaret etmek, gezmek, uğramak, musallat olmak, ziyarete gitmek, misafir olmak, teftiş etmek, çektirmek, çene çalmak, laflamak; USER: ziyaret, ziyaret edin, Gezilecek, ziyarete, müzesine, müzesine

GT GD C H L M O
voice /vɔɪs/ = NOUN: ses, söz, ses tonu, ifade, çatı, fikir, ses kalitesi, düşünce, şarkı sesi; VERB: söylemek, dile getirmek, ifade etmek, akort etmek, ses çıkarmak; USER: ses, sesli, sesi, sesle, sesini, sesini

GT GD C H L M O
want /wɒnt/ = VERB: istemek, arzulamak, arzu etmek, gerektirmek, talep etmek, yoksun olmak, ihtiyacı olmak, eksik olmak; NOUN: arzu, ihtiyaç, yokluk, istek, gereksinim, lüzum, fakirlik, gereksinme; USER: istemek, istediğiniz, istiyorum, istiyorsanız, istiyorsunuz

GT GD C H L M O
wanted /ˈwɒn.tɪd/ = ADJECTIVE: aranan, lazım, gerekli; USER: aranan, istedim, istedi, istediğini, istedik, istedik

GT GD C H L M O
warning /ˈwɔː.nɪŋ/ = NOUN: uyarı, ikaz, uyarma, ihbar, ihtar, tembih, ihtarname, öğüt, nasihat, ibret; ADJECTIVE: uyarı, uyarıcı; USER: uyarı, uyarısı, ikaz, uyarıyı, uyar

GT GD C H L M O
warnings /ˈwɔː.nɪŋ/ = NOUN: uyarı, ikaz, uyarma, ihbar, ihtar, tembih, ihtarname, öğüt, nasihat, ibret; USER: uyarılar, uyarıları, uyarı, uyarılara, uyarılarını

GT GD C H L M O
was /wɒz/ = USER: oldu, olduğunu, idi, was, olduğu, olduğu

GT GD C H L M O
weather /ˈweð.ər/ = NOUN: hava, hava durumu; VERB: kurutmak, havalandırmak, rengi solmak; USER: hava durumu, hava, havanız, Şuradaki, havalarda

GT GD C H L M O
well /wel/ = ADJECTIVE: iyi, güzel, sağlıklı, uygun, iyi durumda; ADVERB: iyi, çok, iyice, oldukça, güzelce, hoş; NOUN: kuyu; USER: iyi, de, sıra, yanı, iyi bir, iyi bir

GT GD C H L M O
what /wɒt/ = ADJECTIVE: ne, hangi; PRONOUN: ne, hangi, neyi, neleri; USER: ne, Neler, ne bekleyebileceğinizi, hangi, nedir, nedir

GT GD C H L M O
wheel /wiːl/ = NOUN: tekerlek, teker, çark, direksiyon, lastik, dişli, dümen, araba, bisiklet, dönme; VERB: dönmek, döndürmek; USER: tekerlek, tekerlekli, simidi, tekerleği, teker

GT GD C H L M O
when /wen/ = NOUN: zaman, vakit; ADVERB: ne zaman, iken, -dığı zaman; CONJUNCTION: ne zaman, iken, gerektiğinde, -dığı sırada, -dığında; PRONOUN: ne zaman, ne zamandan kalma; USER: zaman, ne zaman, olduğunda, ne, sırasında, sırasında

GT GD C H L M O
where /weər/ = ADVERB: nerede, nereye, nereden; PRONOUN: yer, nere; CONJUNCTION: -dığı yere, -diği yerde; USER: nerede, nereye, burada, yerde, yere, yere

GT GD C H L M O
which /wɪtʃ/ = ADJECTIVE: hangi; PRONOUN: hangi, hangisi, ki, hangisini; USER: hangi, olan, olduğu, ki, bu, bu

GT GD C H L M O
while /waɪl/ = NOUN: süre, zaman, vakit; ADVERB: iken; CONJUNCTION: iken, sırasında, rağmen, karşın, oysa, halbuki, olduğu halde, -irken; USER: süre, sırasında, iken, ise, ederken, ederken

GT GD C H L M O
will /wɪl/ = NOUN: irade, niyet, istek, vasiyet, vasiyetname, arzu, azim; VERB: istemek, amaçlamak, arzulamak, niyet etmek, vasiyet etmek; USER: irade, olacak, olacaktır, olur, edecek, edecek

GT GD C H L M O
with /wɪð/ = PREPOSITION: ile, birlikte, beraber, -li; USER: ile, sahip, olan, birlikte, ile birlikte, ile birlikte

GT GD C H L M O
within /wɪˈðɪn/ = ADVERB: içinde, içinden, içeriden, içeride, içeri, içeriye, için için; PREPOSITION: içinde, kapsamında, dahilinde, zarfında; NOUN: iç, iç kısım; USER: içinde, içerisinde, mesafede olan, içindeki, olan

GT GD C H L M O
without /wɪˈðaʊt/ = ADVERB: olmadan, olmaksızın, dışarıda; PREPOSITION: olmadan, dışında, -siz, -sız, -meden; CONJUNCTION: -medikçe, -meksizin; USER: olmadan, olmaksızın, olmayan, kalmadan, vermeden, vermeden

GT GD C H L M O
world /wɜːld/ = NOUN: dünya, alem, yeryüzü, diyar; ADJECTIVE: dünya; USER: dünya, Dünyanın, Dünyayı, dünyada, dünyasında, dünyasında

GT GD C H L M O
you /juː/ = PRONOUN: size, sen, seni, sizi, sana, siz; USER: sen, size, Eğer, sizin, sizi, sizi

GT GD C H L M O
your /jɔːr/ = PRONOUN: sizin, senin; USER: sizin, senin, Kaydınızı, Kullanıcı, da, da

433 words